37. BÖLÜM

3.2K 329 174
                                    

Merhabalar! 👋🏻

Keyifle okumanız dileğiyle, yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. 🌺

Yine geciktik biliyoruz, malumunuz kış mevsimi geldi ve dolayısıyla hastalıklar başladı. Hâlâ daha kendimizi toparlayabilmiş değiliz. Kendinize dikkat edin ve boş bol bitki çayları tüketmeyi ihmal etmeyin.

Barut önünde durduğu kapının adamları tarafından açılmasını sakince izledikten sonra uyuşuk, tasasız adımlarını içeriye doğru taşıdı. Pek sık kullanmadığı evin holünde ilerlerken dudaklarında kısık tonlara ıslık hâkimdi. Elleri ceplerindeydi ve hâli keyifliydi. Dışarıda yağan ahmak ıslatan yağmuru yüzünden saçlarında onlarca minik yağmur damlaları bulunuyordu, ancak bunu pek sorun ediyor gibi görünmediği ortadaydı.

Şehrin gürültüsünden bir nebze uzaktaki evin oturma odasına ulaştığında pencerenin önündeki karşılıklı duran berjerlerden birinde oturan adama gözlerini dikti. Şüphesiz o Yavuz'dan başkası değildi. Bahçeye giren aracının, dahası odaya yaklaşan adım seslerini duyduğundan kuşkusu yoktu, ancak Yavuz elinde tuttuğu kalınlığıyla epey göz dolduran kitabı, yanına çektiği yüksek abajurun yaydığı loş ışığın altında hiç istifini bozmadan okumaya devam ediyordu.

Yavuz’un tepkisizliğine hiç aldırmadan salonun düşük derecede ayarlanmış olan ışıklarını sonuna kadar açtı. Bu hareketiyle birlikte Yavuz bitirdiği sayfayı tuttuğu soluğunu gürültüyle dışarıya vererek çevirdi. Barut keyfini hiçbir şeyin bozamayacağını belli edercesine ıslık çalmaya devam ederek içkilerin bulunduğu dolaba ilerledi ve seçtiği şişeyle bardaklardan ikisini aldı. Ardından da elindekilerle birlikte Yavuz’un yanına yaklaşıp iki berjerin arasında bulunan sehpanın üzerine getirdiklerini bıraktı. Bu esnada Yavuz diğer sayfayı çevirmişti. Barut şişenin kapağını açarken, “Hep böyle misafirlerine iş yaptırmayı mı seversin?” diye takıldı.

Yavuz okuduğu satırdan gözlerini ayırmadan karşılık verdi. “Burada misafir olanın ben olduğumu sanıyordum.”

“Sen kendini ev sahibi gibi hisset. Uzunca bir süre burada kalacaksın, öyle görünüyor.”

Duydukları Yavuz’un tüm dikkatini dağıttığında nihâyet kafasını kitaptan kaldırarak Barut’a çevirdi. Adam tüm rahatlığıyla iki bardağa içki doldurup kendi bardağını alarak arkasına yaslandı, ancak bir şeyden rahatsız olmuş gibi hızla doğrularak içkiyi geri bıraktı ve beline doğru uzandı. Çıkardığı silahı içki şişesinin hemen yanına bıraktıktan sonra bardağını alarak yayvanca koltuğa yerleşti.

“Bu ne demek şimdi?” dedi Yavuz kaşlarını hafifçe çatarak, gözlerinde kuşku taneleri uçuşuyordu. Ancak elbette durum ortadaydı. Getirildiği bu evde üst düzey korunmayla birlikte tutulmaya devam edilecekti.

“İç benimle, Yavuz,” dedi Barut emredercesine. Yüz ifadesi hâlâ yumuşak olsa da gözlerindeki bakış tehlikeliydi.

Yavuz kucağındaki kitabın kapağını gürültüyle kapatıp onu sehpanın üzerine bıraktı ve orada kendisi için doldurulmuş olan içki bardağına döndü. Hemen yanında duran silaha elinin kaymaması için hiçbir neden yoktu ve aklından geçen de tam olarak buydu. Onu alabilir miydi? Alabilirse zamanında kullanabilir miydi? Peki ya içi boşsa ne olacaktı? Yoksa bir çeşit oyunun içerisinde miydi?

Barut bardağını dudaklarına doğru taşıdı ama ondan yudumlamadan önce durup, “Benimle iç dedim, silahımla ilgili planlar kur demedim,” dedi eğlenir gibi. Bunun üzerine Yavuz boğazını temizleyerek kendisini toparlamaya çalıştı ve terlemeye başladığını belli etmemek için çaba göstererek kendi bardağını aldı. Bu hareketi Barut’u güldürdü. Kafasını hafifçe iki yana sallayıp dudaklarına taşıdığı içkiden yudumladıktan sonra konuşmaya devam etti.

NEFES NEFESEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin