13. BÖLÜM

6.5K 514 107
                                    

Keyifle okuyun. 🌸

Malikânenin dış kapısında dikilen ikiliden biri sağına soluna keskin bakışlar attıktan sonra ceketinin cebindeki sigara paketine uzandı. Sol tarafında kalan nöbet arkadaşına ikram etmeyi ihmal etmedi, ancak arkadaşı teklifini geri çevirdi. Bunun üzerine omuz silkerek paketten çıkarttığı dalı dudaklarının arasında kıstırıp elini siper ederek çakmağı çaktı. İçine çektiği ilk soluk burun deliklerinden dışarı sızarken bulunduğu kapıya tırmanan kıvrımlı yola giren aracın farları yüzüne çarpıp geçti. Yaklaşan aracın çıkardığı huysuz homurtuları dinlerken dönüp yanındaki adama kısa bir bakış attı. Gösterge panelindeki ibreyi sonuna kadar zorlayarak yolu adeta ağlatan aracı kimin kullandığı hakkında tahminleri vardı.

Sanki gecenin sakinliği hiç bozulmamış gibi sigarasından ikinci yudumunu aldı. Farlar bir kez daha yüzünü yalayıp geçtikten sonra araç virajı alarak açığa ulaştı. Tahmininde yanılmadığını anlamak dudaklarının sinsi bir kıvrımla şekillenmesine neden olurken araba biraz önlerinde acı bir frenle durdu. Yiğit Zafer'in hışımla dışarıya fırlamasını üçüncü yudumunu aldığı sigarayı dudaklarından uzaklaştırırken izledi. Başka zaman olsa onu gördüğü anda sigarayı atması gerekirdi, ancak Yiğit artık gözden düşmüştü, patronu değildi.

Yiğit aracın kapısını kapatmakla bile vakit kaybetmek istemezmişçesine hızla kapıya ulaştı. Kapının önünde dikilen ikiliyi gördüğü söylenemezdi, aklında dönen tek şey Hasan'ı bulmak ve hainliğinin hesabını sormaktı, bu yüzden korumaların ona olan kayıtsız tavırlarını fark etmemişti. Çift kanatlı büyük kapıyı tüm gücüyle itip içeri girerken, "Hasan!" diye haykırmayı da ihmal etmedi. Sesinin gürlüğünden öfkesi kolayca anlaşılıyordu.

Geniş bahçede gezinen birkaç korumanın odak noktası olduğunu umursamadan evine doğru yeri döven adımlarla ilerledi. "Hasan! Çık lan dışarı!" diye bağırdı. Ağzından saçılan tükürücükler havaya karıştı, boğazındaki damarlar patlayacakmış gibi şişti.

"Sığıntı orospu çocuğu çık lan!"

Eve tırmanan birkaç basamaklık merdivenlere yöneldiği sırada bahçedeki korumalar hızla etrafını sararak daha fazla ilerlemesine izin vermediler. Yiğit bu durum karşısında çılgına döndü, dilinden tonlarca küfür döküldü, bedenini tutan ellerin arasında çırpındı. Ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu, adamlar onu olası bir kavgayı önlemek adına tutuyor olamazlardı, buna yetkileri yoktu. Hatta onlara sıraladığı emirleri yerine getirmek dışında hiçbir söz hakları yoktu, ancak hiçbiri onu dinlemiyordu.

Yiğit yaka paça tutulmaya çalışıldığı ve etrafındaki adamlara bırakmaları için emirler yağdırdığı sırada nasıl olduysa evin kapısının açıldığını duydu ve birden susarak gözlerini oraya dikti. Onunla birlikte etrafındaki dört adamın başları da kapıya dönmüş hâldeydi.

Hasan evden çıkarken elleri ceplerindeydi. Yüzünde sinsi bir sırıtış saklıydı ve dudaklarının arasında kıstırdığı kürdan her zamanki yerindeydi. Çıkardığı keyifli mırıltılar sevdiği bir şarkıyı içinden tekrar ediyormuş hissi yaratıyordu. Üzerinde olan gözlerin altında ağır, insanı daha çok sinir eden adımlarla ilerledi ve birkaç basamaklık merdivenlerin önünde durdu. Aşağıda kalan ve korumalar tarafından zapt edilen Yiğit'e tepeden bakışlar atarken, "Gece gece kapıma dayanman bana olan sevginden diye düşünmek istesem de birbirimizden hoşlanmadığımızı cümle âlem biliyor," dedi alayla.

"Kapına mı?" dedi Yiğit dişlerinin arasından tükürür gibi. "Burası benim evim lan, benim kapım!"

"O köprünün altından ne sular geçti haberin bile yok."

NEFES NEFESEМесто, где живут истории. Откройте их для себя