22. BÖLÜM

5.8K 431 393
                                    

Yorumlarınızla buraları şenlendirinn 🥰

♟️

“Değerli konuklar, beklenilen dövüşün birazdan başlayacağını duyurmaktan memnuniyet duyarım. Bahisler için bu son çağrıdır.”

Mikrofona konuşan adam gecenin korkunçluğuna rağmen o kadar keyifliydi ki bir ölümün haberini değil de bir düğünün haberini verir gibiydi. Mideme saplanan krampı görmezden gelmeye çalışırken kucağımda duran elimi sıktım. Gecenin sonuna yaklaştıkça gerginliğim katlanıyordu.

Ciddi derece artmış olan kalabalığın ortasında, Cesur’un tam yanında oturuyordum. Kolunun tekini yaslandığım koltuğun sırt kısmına atmış, bana dokunmadan beni kollarının altına almıştı. Sessizdi ve kızgındı. Hangi ürkütücü eylemlerin döndüğünü çözemediğim bakışları sık sık tam karşımızdaki localardan birine oturan Barut’a değiyordu. Sanırım bunu tek fark eden ben değildim, çünkü Akın da durumun farkındaydı.

“Normalde gelmezdi. Daha öncekilere gelmemişti. Daha önce buraya hiç gelmemişti,” dedi ortaya konuşurcasına ama sözlerinin hedefinde ben vardım, çünkü pekâlâ Barut’un burada oluş nedeninin ben olduğumun hepsi farkındaydı.

Özgür bardağındaki sıvının tamamını midesine yolladıktan sonra, “Son zamanlarda çok gözümüzün önünde dolaşır oldu,” dedi sanki içki onu çarpmış gibi kafasını hızlı hızlı iki yana sallayarak. “Yakında saldırır.”

Öylesine basit bir şeyden bahsedercesine bunu söylemiş olması tüm bedenimin kasılmasına neden oldu. Cesur sanki bunu hissetmişçesine koltuğun sırtına yasladığı elini kaydırarak çıplak omzuma indirdi, daha çok kasıldığımda hızla boğazımı temizleyerek oturduğum yerde rahatımı ararcasına kıpırdandım ve omzumdaki elinin düşmesini sağladım. “Aranızdaki husumetin kaynağı ne?” diye sordum gözlerim kalabalığı yararak Barut’u bulurken. Mila yanındaydı ve ona bir şeyler anlatıp sohbet ettikleri sırada dışarıdan mükemmel bir çift gibi görünüyorlardı. Sanki hiç günah işlememişler, hiç kan dökmemişler gibi.

“Babam onun annesini ve kardeşini öldürmüştü,” dedi Akın birden.

Gözlerim hızla onu buldu. Bir anda ortalığa savurduğu cümlelerle ve duygusuz ses tonuyla nevrimi şaşırmama neden olduğunda, “Ne?” dedim şokla. “Bu doğru mu?”

Cesur, “Doğru,” dedi bunu öylesine bir şeyden bahsediyormuşçasına ortaya döken kardeşine dik dik bakarken.

“Ölüm olacak kadar ne oldu?” diye sordum hâlâ bunu sindiremediğimi belli ederek. Kan akmış olması demek olayın çığırını aştığını gösteriyordu.

“Uzun hikâye, düşünme bunları.”

Cesur’un geçiştiren tavrını umursamayıp, “Karşılığı ne şekilde oldu?” diye bastırdım. Bunu eşelemem ve yerinde sorular sormam Akın’ın şüpheyle bana dönmesini sağladığında soğuk sesini yeniden duydum.

“Karşılığı olmadı.”

“Nasıl olmaz? Olmaması sizi hiç rahatsız etmedi mi?”

“Adam yataklara düştü, intikam almaktan önce kendi canı gelince her şeyi bıraktı.”

“O, bıraktı ama oğlu bırakmışa benzemiyor,” dediğimde üçü de Barut’tan bahsettiğimi anlamıştı. Donuklaşmış bakışlarım yeniden Barut’a döndüğünde onu içkisini içerken yakaladım. Sırtını geriye yaslamıştı ve kolunun tekini Mila’nın sandalyesine doğru uzatmıştı. Düşmanının mekânında asla huzursuz görünmemesi artık iyice beni rahatsız eder olmuştu.

NEFES NEFESEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin