BÖLÜM-1 "GİRİŞ"

628 163 1K
                                    

BOL OKURLU GÜZEL BÖLÜMLERE. KEYİFLİ OKUMLAR:):):)❤❤

5 Yıl önce...

Kış mevsiminin en orta yerinde kapılarını açan bir çift göz... kim bilebilirdi ki kalbinin kapılarını da sonradan açacağını? Kış mevsimi soğuktur, bedenini buz dağına çevirir ama ellerini uzatan kişinin avuçlarındaki sıcaklık, aslında minik mucizelere dönüşüverir. Ama öyle bir zaman gelir ki mucize sandığın gerçekler zehirle yoğrulmuş yalanlara dönüşüverir. Belki de bu sefer aşk değil yalanlar iyileştirecekti kanlarındaki zehri. İnanmayı seçtikleri şey aşk değil birbirlerine söylemiş oldukları yalanlar olacaktı.

"Tamam Gülnur geç kalmayacağım, iki dakikaya oradayım." Bir yandan okulda son dakika haberim olan edebiyat sınavına yetişmek için koşuştururken bir yandan da Gülnur'a laf anlatamaya çalışıyordum. Telefonu kapatıp hırkamın cebine atarak, sınava yetişmek için ara sokaklarda koşuşturmaya başladım.

Okulu uzaktan gördüğümde yerimde durup sesli bir şekilde nefes verdim. Ellerimi dizlerime koyup hafif eğilerek yorgunluğumu üzerimden atmaya çabalıyordum. Normalde gayet başarılı, okuluna zamanında gidip zamanında gelen öğrenci tiplerindendim. Bir diğer değişle inek öğrencilerdenim. Lise son sınıf olduğum içinde derslere daha fazla yoğunluk gösterip gece geç saatlere kadar ayakta oluyordum.

Sabah yorgunluğumu üzerimden atıp adımlayacağım sırada, hemen yan tarafımdaki sokakta birinin inlemesini duydum. Arada duvar olduğu için kim olduğunu göremiyordum. Ama sanki acı çeken bir inlemeydi. Duvara daha da yaklaşıp kulak kabarttım diğer tarafa.

"Hadi ama daha kötülerini de gördüm. Bunu da halledebilirim." sesi duyduğumda bir an korkup geriye çekilmiştim. Ardından boğuk bir şekilde öksürmüştü. O tarafta her kim varsa acı çektiği kesindi. Yanına gidip gitmemekle çok kararsızdım. 'Ya zarar vermeye kalkışırsa?' diyordu bir yanım. Diğer yanım ise 'Ya yaralıysa?' demekten alıkoyamıyordu.

Her şeyi göze alıp (Tabii merakıma da yenik düşmüş bulunarak) derin bir nefes alıp tüm cesaretimi toplayarak yan sokağa adımladım. Adımlarım ürkekçe ilerliyordu ama bir şey yapmaya kalkarsa oradan kaçmak için de hazır olmalıydım. Sokağa girip benim yaşlarımda yerde oturan çocuğun kanlı kolunu görünce gözbebeklerimin büyümesine engel olamadım.

"Yardım edebilir misin?" tanımadığım çocuğun acıdan kapanmak üzere olan gözlerini üzerimde hissedip, sesini duyunca transtan çıkıp iki adımda yanına gittim.

"T-tabi... Nasıl oldu bu?" dediğimde bir yandan da çocuğun koluna baktım. Kahve gözleri olan, yüzünün sağ tarafındaki boyun girintisinde yanık izleri vardı. Kalın kenarlı gözlükleri ve sıska vücuduyla yere yığılmış haldeydi.

"Fazla merak iyi değil. Sadece en yakın eczaneye bırak yeter," dedi titreyen sesiyle. Gözlerimi yara olan kolundan çekip çocuğun gözlerine çevirdim. Koyu kahveleri birçok duygu barındırdığına emindim. Ama en çok da çaresizlik belli ediyordu kendini. Ya da ben yanlış bir kanıya varıyordum.

"Eczane olmaz. Yaran derin, hastaneye götürmem gerekiyor seni," der demez kolunu hızla parmaklarımın arasından çekmişti. O anın hızıyla da canı yandığı için inlemiş gözlerini sertçe yummuştu.

"Vazgeçtim... Bundan sonrasını ben hallederim," diyerek ayağa kalkamaya çabalıyordu. Dizlerinin üzerine kalktığında boşluğundan faydalanıp sağlam olan kolunun altına girerek ağırlığını üzerime vermesini sağladım. Kolundaki yara çok derin olmamasına rağmen gözaltlarının morarmış olması iyi bir şey değildi kesinlikle.

"İnatlaşacak durumda değilsin. İzin ver yardım edeyim." Cümlelerimi tamamlayamadan öfkeli bakışlarını üzerimde hissetmemle yüzüne karşı dönüp derin bir gülümseme bahşetmem bir oldu. Gücü olmamasına rağmen geri çekilmek için birkaç kez hareketlenmiş ardından işe yaramadığını anlayınca vazgeçmişti.

ZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin