BÖLÜM-8 "CESARET GÖSTERİSİ"

171 106 150
                                    

"Uyanmak istemiyorumdur belki de."

"Uyanmak zorundasın. Gerçeği görmeden sana yardım edemem." Araz ile hastane odasında oturuyorduk. Bu sefer yatakta üzerinde kabloların bağlı olduğu kişi ben değil Araz'dı. Oysa yanı başımda bir Araz daha vardı. İkimizde aynı yere bakıyorduk. Onu böyle görmek çok canımı yakıyordu. Yanımda oturan Araz ise hiçbir tepki vermeden kendine bakıyordu. Yerimden kalkmak için direndiğim anda yere düştüm. Elime baktığım sırada kan içindeydi. Araz hâlâ bir tepki vermiyordu.

"Uyanmazsan canın yanmaya devam edecek. Elin her defasında kanayacak. O yara hiçbir zaman kapanmayacak. Her şeyi yapan benken seni iyileştirmemi bekleme benden," dedi yine sessizce. Yerden kalkıp elimdeki kana aldırmadan onun elini tuttum. Eli buz gibiydi. Elini çekip yerinden kalkıp kapıya doğru yürüdü. Dışarıya çıkmadan önce yatakta uyuyan kendine baktı. Bu sefer soğuk bakışlarını bana doğru yöneltti.

"İki tane kaldı. Onları da yapınca asıl amacıma ulaşmış olacağım. Sen de o adam gibi olacaksın," dediğinde gözleri sol koluma kaydı. Ben de onunla beraber koluma baktığım da kanın yere damlayışını gördüm. Sonrada arkasına bakmadan uzaklaştı yanımdan. Arkasından koştuğumda ise hiçbir yerde olmadığını gördüm.

"Gitme... Yalvarırım gitme. Söz vermiştin... Gidemezsin. Araz!"

Sayıklamaya başladığımda gözlerimi yakan bir ışıkla tek nefeste yerimden kalktım.

"Güliz, iyi misin?" diye bir anda kapıdan giren Gülnur'u gördüğümde derince bir nefes aldım. Kurtulamayacaktım. Bu kabuslar her geçen gün daha da kötüleşiyordu. Yüzümü avuçlarımın arasına aldığımda tüm yüzümün ter içinde olduğunu anladım. Nefesimi düzene almaya çabalarken Gülnur elinde bir bardak suyla yanı başıma oturup bardağı bana uzattı.

"Sakin ol canım. Sadece bir rüyaydı," dedi sakin çıkan sesiyle. Titreyen elimle bardağı zar zor alıp birkaç yudum içtim. Bardağı tekrardan ona uzattığım da konuşmak için dudaklarımı araladım.

"R-rüya... değildi. Her geçen gün daha da kötüleşiyor. Her... uyandığımda da üzerimde kocaman bir ağırlık varmış gibi vücudum uyuşuyor," dedim zar zor. Ona baktığımda tedirgin bakışları benim üzerimde geziniyordu. O da farkındaydı ne kadar kötü durumda olduğumun.

"Firdevs'e haber verelim. Hastaneye gitsek iyi olacak," dediğinde başımı iki yana salladım. Şu an oranın havasını sindirecek durumda değildim. Zaten gidip de ne diyecektim? Her defasında kabuslarımı süsleyen bir adam yüzünden kan ter içinde uyanıyorum ve uyandığımda da vücudum uyuşuyor mu diyecektim? Çok saçmaydı. Hem belki de bunlar yaşadığım şeylerden dolayı oluyordur. Bir nevi psikolojiktir.

"Ablama bir şey söyleme. İyiyim ben. Kullandığım ilaçların yan etkisi sadece," diyerek geçiştirmeye çalıştım.

"Emin misin?" diye sordu bu sefer. Cevap vermek yerine başımı aşağı yukarı salladım. Gücüm var mıydı yalan söylemeye bilmiyordum ama sadece sessizliğe ihtiyacım vardı. Kavganın, gürültünün olmadığı bir yerde olmaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki. Ama gel görelim ki gerçekler ve hayaller arasındaki savaşı gerçekler kazanmış ve bugün de o kalabalığa katlanıp işe gitmemi söylüyordu.

Gülnur, odadan çıktığın da yataktan doğrulup banyoya gittim. Aynadan yüzüme baktığımda ne kadar da kötü durumda olduğumu kendi gözlerimle görmüştüm. O rüyanın en kötüsü de Araz'ı o şekilde görmüş olmam, hareketsiz şekilde o hastanede uyuyor oluşuydu. Ona bir zarar gelmesini istemiyordum. Çünkü kahramanların canının yanmasından nefret ederdim. Küçükken izlediğim çizgi filmlerde yaralanan sevdiğim bir kahramanım olunca oturur ağlardım. Her ne kadar ablam kahramanlar ölmez dese de onları öyle güçsüz görmek istemezdim. Araz'da böyleydi işte. Kahramanlar güçlüdür, ölmezler ama acı çekmelerini de hiçbir zaman istemezdim. Belki de Araz'ı bu kadar düşünmemeliydim. Belki de kahramanım olmadığı gerçeğini kendime daha sık hatırlatmalıydım. Sanki her geçen gün beni kendine çekerek çıkılmaz bir hale koyuyordu. Kendine yavaş yavaş hapis ediyor gibiydi. Bu doğru değildi. Hiç ama hiç doğru değil. Yine yanılmaktan korkuyorum. Yine kandırılmaktan korkuyorum. Yine yalancı mevsimin ortasında kendimi bulmaktan korkuyorum.

ZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin