BÖLÜM-7 "SEVMİYORUM"

214 109 243
                                    

MEDYA: OYA VE BORA- SEVME ZAMANI ( ŞARKININ ADI GEÇTİĞİ YEREDE AÇABİLİRSİNİZ:))

MEDYA: OYA VE BORA- SEVME ZAMANI ( ŞARKININ ADI GEÇTİĞİ YEREDE AÇABİLİRSİNİZ:))

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazen kırılan şeylerin de bir anlamı vardır. Özellikle kırılırlar. Çünkü bir şeyin kırılması demek insanın gözünün önündeki gerçeği görmesine neden olur. Bir daha kırmamak için, gözü gibi bakar karşısındakine. Her defasında kırılacağımızı, yalnız kalacağımızı bile bile kalabalıkta dolanmaya devam ediyoruz. Aldanırız, alışırız, bağlanırız... iyi gelir bir yandan yalnızlığa, tükenmişliğe. Umutla beklerken karanlığın içinden ışığı, beklemekten yorulursun zamanla. Umut söner, karanlık çöker, hayaller yavaş yavaş kaybolur benliğinden. Razı oluruz sonra. Elimizdekilerle yetinmeye başlarız. İşte o zaman görünür ışık ufuktan. Gözlerimizle bakmaya çalıştığımızda can acıtır. Önce yakar sonra gösterir içindeki güzelliği. Gerçekleri gördüğümüz zaman farkına varıyoruz neler yaptığımızı ya kırdıklarımızı geç görmüşüzdür ya da göremediklerimizi kırmışızdır.

Üzerimdeki tonlarca ağırlığa rağmen kolumu kaldırıp gözlerimi ovuşturdum. Başım o kadar çok ağrıyordu ki gözlerimi açamıyordum. Kafamın içinde milyonlarca insanın sesleri yankılanıyordu. Kulaklarımda derin bir çınlama, beynimi kemiriyordu sanki. Gözlerimi zar zor aralayıp ışığın gözlerimi yakmasına izin verdim. Yerimden yavaşça doğrulup kafamı yatak başlığına koyup ellerimin arasına aldım. Başımın ağrısı her geçen saniye artarken telefonumu yastığımın yanından alıp saate baktım. Yedi buçuğa geliyordu. Birde Araz'dan mesaj vardı. Yayınevinin olduğu adresin olduğu bir mesajdı. Araz'ın mesajını görünce dün akşamdan yarım yamalak görüntüler geliyordu.

"Dün akşam ne oldu?" diye kendi kendime sordum. Pek bir şey hatırlamıyordum. Buraya nasıl geldim onu bile hatırlamıyordum. Yerimden kalkıp banyoya girdim. Aynadan kendime baktığımda gözlerim kızarmış, yüzüm sapsarı olmuştu. Sanırım bu gidişle hasta olacaktım. Duşa girip sıcak suyla başımın ağrısının geçmesini istedim. Gözlerimi kapadığımda dün akşamın görüntüleri parça parça geliyordu. En son Araz'ın elimdeki sargıyı açana kadarını hatırlıyordum. Gerisi yoktu. Özgür'ün söyledikleri aklımdan çıkmamıştı.

Banyodan çıkıp üzerime beyaz, üzerinde pembe çiçekleri olan dizlerimin altında biten bir elbise giydim. Saçlarımı düzleştirip açık bıraktım. Hafif bir makyajda yapıp salona indim. Yayınevine geç kalmamak için yarım saatten az bir vaktim vardı. Bir gün önceden hazırladığım CV alıp mutfağa geçtim. Kızlar uyanmış kahvaltı hazırlıyordu.

"Günaydın," deyip ağır kesici bir hap aramaya koyuldum.

"Günaydın. Nasıl hissediyorsun kendini?" diye soran Gülnur'a dönüp gözlerimi devirmekle yetindim.

"Berbat," dedim zar zor çıkan sesimle.

"Dün akşam o kadar şeyi ben içsem benim de başım ağrır" dedi bu sefer Gülnur. Ağır kesiciyi bulup bir tanesini ağzıma attım. Masaya oturup boynumu gerdim.

ZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin