Sahte Kurtuluş Bölüm 19

140 41 109
                                    

Dağın Sureti acımasız planına adım adım yaklaşırken Gaia, Tresla Diyarı'nda büyük bir ikilem içersinde mücadele vermekteydi. Gaia'nın yere yığılan bedenini kaldıran Treslalar, onu şifacılarının çadırına taşıdılar. Şifacı, Gaia'nın bedenini ahşaptan yapılma bir sedyeye yatırdıktan sonra elini Gaia'nın yüzüne koydu. Şifacı bir şeyler fısıldarken vücudundaki mavi rünlerden bazıları parıldıyordu. Şifacının konuşmasıyla birlikte Gaia, kıpırdamaya ve kendine gelmeye başlamıştı. Bir süre bu durumu devam ettiren Şifacı, elini büyük bir hızla havaya kaldırarak Gaia'nın gögsüne vurdu. Şifacının vuruşuyla havaya yükselen Gaia, simsiyah gözlerini tekrardan araladı. Gaia, havada asılı kalmış bir vaziyette dururken etrafını sarmalayan karanlık bir duman gözlerinin içinden çıktı.

Kara dumanın dağılmasıyla birlikte yavaşça sedyesine inen Gaia, buz mavisi gözlerini açmış; neler olduğunu anlamak için şaşkın bakışlarla etrafa bakıyordu. Çadırda bulunan İmor, Gaia'nın yanına gelerek sedyenin yanında diz çöktü.

''Kendini nasıl hissediyorsun, Gaia?''

Gaia, yattığı yerden kalkmayarak başını İmor'a doğru çevirdi ve acınası gözlerle ona baktı.

''İmor, sanki içimde bir yanardağ varmış gibi içim yanıyor.''

Gaia'nın sözlerinden sonra gözlerini yere deviren İmor, eliyle Gaia'nın saçını okşamaya başladı.

''Sakin ol, Gaia. İnan bana her şey düzelecek. Yaşlılarımız sana yardımcı olacak.''

İmor'un sözlerine bir anlam veremeyen Gaia, içinde yanıp tutuşan alevin acısıyla birlikte yattığı yerden kalkarak çadırdan çıktı ve tüm Treslalar'ın dışarıda onu beklediğini gördü. Gaia'nın ardından çadırdan çıkan İmor, onun koluna girerek Büyük Atanın çadırına kadar ona eşlik etti. Büyük ata, tahttında oturmuş Gaia'nın gelmesini beklemekteydi. Gaia ile birlikte içeriye giren İmor, Büyük Atayı saygıyla selamladıktan sonra çadırdan çıktı.

Gaia, buz mavisi gözleriyle meraklı bakışlarını büyük ataya doğrultmuştu. Büyük Ata, bu genç kızın yaşadığı büyük merakı ve boşluğu hissediyordu.

''Hoş geldin, Gaia.''

Gaia, yavaşça başını eğerek Büyük Atayı selamladı.

''Hoş buldum, Büyük Ata.''

Büyük ata, yanında bulunan ahşap koltuğa oturması için Gaia'ya işaret edince; Gaia, ağır adımlarla ilerleyerek koltuğa oturdu.

''Senden sakin kalmanı istiyorum, Gaia. Bu yaşadığın süreçte yalnız olmadığını bilmeni isterim. Ben ve yaşlılar meclisi, seni seçmiş olan bu büyük lütfu kullanabilmen için senin her daim yanında olacağız ve seni eğiteceğiz.''

Zihninde büyük bir boşluk bulunan Gaia, Büyük Atanın sözlerine bir anlam verememişti.

''Büyük lütüf mu, bana ne oldu Büyük Ata?''

Büyük ata, derin bir nefesle gögüsünü şişirerek Gaia'ya gerçekleri anlatmaya başladı.

''Sana her şeyi anlatacağım, Gaia.''

Büyük Atanın sözleri karşısında Gaia, büyük bir merakla neler olduğunu öğrenmeyi bekliyordu.

''Biz Treslalar'ın, kadim bir kehaneti vardır. Bu kehanet, dünyadan sürüldükten sonra bu diyarı kurduğumuz vakitlerde ortaya çıktı. Kahinlerimiz, bizlere bu kehaneti anlattığında hiçbirimiz inanmamıştık. Ta ki sen Treslandiya'ya gelene kadar.''

Gaia, şaşkın bakışlarıyla Büyük Atayı dinliyordu.

''Bu kehanet, Yaşam Ağacının ruh tohumuyla ilgili Gaia. Tüm doğanın yaratıcısı ve sahibi olan Yaşam Ağacı, insanların doğayı katletmesiyle birlikte ruhunu intikamın alevleriyle doldurdu. Yüzyıllardan beri katledilmeye devam eden doğanın intikamı, onu katleden insan ırkından birisiyle vücud bulacaktı.''

LEGORYAN EFSANESİ- RUH TOHUMU [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin