Final Bölüm 23

109 18 2
                                    

Ziyafet hazırlıkları tamamlandıktan sonra Dük Alfred'in huzuruna çıkması için Demir Leydi'ye muhafızlar gönderilmişti. Buraya gelmesine sebep olan şeyi büyük bir merakla bekleyen Demir Leydi, tayfasından en güvendiği sekiz adamını da yanına alarak Nare Sarayına gitti ve Dük Alfred'in huzuruna çıktı.

Dük Alfred, karşısındaki kadını gördüğünde şoka uğramıştı. Demir Leydi'nin üzerinde giyili olan kahverengi ceket ayak bileklerine kadar uzanırken okyanus mavisi gözleri ise başındaki korsan şapkasıyla birleşince denizlerin efendisi olduğunu haykırıyordu. Boynunda taşıdığı altın kolyesi ve elbisesinin her yanını süsleyen altın işlemeleri âdeta onun büyük bir korsan olduğunu vurgulayan en büyük etkendi. Sağ elinde tutmuş olduğu ince, kavisli kılıcı düşmanlarını biçerken sol elinde tutmuş olduğu barutlu silahı ise hayatta kalmayı başaran düşmanlarına son darbeyi indirmekteydi. Demir Leydi'nin dolgun dudaklarına kanarak zayıflık gösteren pek çok erkek, onun barut dolu silahından nasibini almayı başarmıştı. Legoryan Diyarına korku salan bu acımasız kaptan, ilk patlamalı silahı icat eden kişinin ta kendisidir.

''Masalların anlattığı kadar güzel, insanların anlattığı kadar da vahşi bir görünüme sahipsiniz. Hanedanlığıma hoş geldiniz, Demir Leydi.''

Simsiyah saçlarını savurarak içeriye adımını atan Demir Leydi, Dük Alfred'in sözlerinden memnun kalmış olacaktır ki başındaki şapkasını çıkartarak saygıyla eğildi.

''Benim için hazırlatmış olduğunuz bu sofradan müteşekkirim, ekselansları.''

Uzunlamasına bir masaya kurulan sofranın bir ucunda Dük Alfred otururken bir ucunda da Demir Leydi oturuyordu. Kadehler şarap ile tabaklar ise hindi ve binbir çeşit mezeyle doldurulmuştu. Hayatının büyük bir çoğunluğunu hırçın dalgalar üzerinde geçiren Demir Leydi için bu sofra büyük bir hazineydi. Dük Alfred, karşısındaki güzel kadının bahsedildiği gibi zalim ve acımasız bir kaptan olduğundan şüphe duyuyordu.

''Legoryan Diyarı'nda sizin namınızı duymayan kalmamıştır. Bahsedildiği kadar acımasız biri misiniz?''

Dük Alfred'in sözleri Demir Leydi'nin tebessüm etmesine sebep olmuştu.

''Hakkımda söylenenlerin eksik olduğunu düşünmekteyim, ekselansları.''

Demir Leydi'nin kendinden emin sözleri karşısında Dük Alfred, kendini tutamayarak kahkaha atmıştı.

''Bu kadar gülünç gelen şeyin ne olduğunu sorabilir miyim, ekselansları?''

Dük Alfred'in gülümseyen suratı kaptanın sert ses tonu karşısında yerini ciddiyete bırakmıştı.

''Lütfen beni yanlış anlamayın, Demir Leydi. Niyetim seni küçümsemek değil. Sadece sizin kadar çekici bir bayanın acımasız katliamlar gerçekleştirdiğini hayal edemedim.''

Demir Leydi bu sözler karşısında tehditkar gözler ile Dük Alfred'i süzmeye başlamıştı.

''Hayal kurmakta sorun yaşıyorsanız bizzat gözlerinizle seyretmenizi sağlayabilirim, ekselansları.''

Demir Leydi, kendinden ödün vermeyen sert mizaçlı bir kadındı. Onun bu ciddi tavrı Dük Alfred'i etkisi altına almaya başarmıştı.

''Elbette, sizi ve donanmanızı savaşırken izlemekten şeref duyarım. Hem de benim ordumun bir parçası olarak savaşırken.''

Dük Alfred'in ağzından çıkan sözler Demir Leydi'nin şaşırmasına sebep olmuştu.

''Sizin ordunuzun bir parçası olarak mı?''

Demir Leydi'nin suali karşısında Dük Alfred, onaylarcasına başını sallıyordu.

''Evet, benim ordumun bir parçası olarak. Sizi arıyor olmamın sebebi de buydu. Benimle birlik olmanızı istiyorum, Demir Leydi.''

Demir Leydi, bu sözleri duyduğu vakit ağzına götürdüğü çatalı tabağına geri bırakarak sırtını sandalyesine yasladı.

''Tüm hükümdarlar benimle çalışmak isterken benim sizi seçmem için bana bir sebep sunmalısınız, Dük Alfred.''

Alfred, kaptanın bir talepte bulunacağını biliyordu. Ne de olsa o Legoryan Diyarı'ndaki denizlerin tek hakimiydi. 

''Sen Demir Leydi, sen denizlerin tek hükümdarısın. Ben ise Zarnal Krallığının tek hükümdarı olmak istiyorum. Bildiğin üzere ben Legoryan Diyarı'ndaki en büyük rıhtıma sahibim. Eğer benimle birlikte çalışırsan sadece bu rıhtımın değil, Zarnal kıyılarında ki tüm rıhtımların hakimiyetini sana ve donanmana vereceğim. Buna ilaveten donanmanı büyütmen için tersaneler kurabilirim. Ayrıca benimle birlikte girdiğin savaşlarda donanmanın ihtiyaçlarını ben karşılayacağım ve kazanılan ganimetlerin yarısını sana vereceğim. Bunlar beni tercih etmeniz için yeterli midir, Demir Leydi?''

Dük Alfred'in teklifi Demir Leydi'ye çok cazip gelmişti. Çünkü bazı hükümdarlardan destek almayı başaran birkaç kaptan Demir Leydi'nin gücüne yetişmeye başlamış ve onun hükümdarlığını tehdit  etmeye başlamıştı. Onunda bir an önce soylu bir hanedanlık ile anlaşması ve destek alması gerekmekteydi.

''Teklifiniz gerçekten çok cazip, Dük Alfred. Lakin şunu bilmenizi isterim ki teklifinizde saymış olduğunuz sözlerden bir tanesini bile gerçekleştirmezseniz üzerinde çalışmaya başladığım yeni silahımı sizin topraklarınızda denerim.''

Sözlerinden sonra gülümseyen Demir Leydi, göğüslüğünden çıkardığı ufak hançerle avuç içini keserek elini Dük Alfred'e uzattı. Demir Leydi'nin yapmış olduğu bu davranış tüm korsanlar tarafından uygulanan eski bir gelenekti. Korsanlar genellikle başkalarıyla masaya oturup antlaşma imzalamazlardı. Onların tek bildiği şey yakmak ve yıkmaktı. Bu yüzden birisiyle antlaşma imzalamak korsanlar için çok önemli bir meseleydi. Bu önemli meseleyi de kanlarıyla mühürlemek onlar için bir gelenek haline gelmişti.

Dük Alfred, ona elini uzatan Demir Leydi'ye gülümseyerek elini uzattı ve onunla tokalaştı.

''Vermiş olduğun bu karardan asla pişmanlık duymayacaksın, Demir Leydi.''

Demir Leydi lakablı efsanevi kaptanı bünyesine katan Dük Alfred, Kral Lucian'a karşı büyük bir koz elde etmişti. Kral bu haberi aldığı vakit sinirden küplere binse de elinden gelen hiçbir şey yoktu.

Krallıklar arasındaki iletişimin kesildiği bugünlerde, Dük Alfred'le Demir Leydi'nin birlik olması tüm Legoryan Diyarı'nda büyük bir yankıya sebep olmuştu. Diğer hanedanlıklar da Dük Alfred'in yolunu takip ederek pek çok kaptanla ittifak kurmuştu.

Toprak parçası üzerinde süren çekişmeler artık hırçın denizlerin üzerine taşınmıştı. Naekna'yı özgürlüğüne kavuşturmak istediği için büyük bir ordu toparlamaya çalışan Prens Jarvan, bu savaşı sadece karadan yürütmek istemiyordu.

Legoryan Diyarı'nın dört bir yanındaki hanedanlıklara haber salan Jarvan, özellikle de Dük Alfred ile anlaşmak istiyordu. Bunun asıl sebebi Alfred'in ordusundan ziyade Demir Leydi'nin donanmasından faydalanabilmekti.

Herkes için önemli bir konuma sahip olan Naekna, tekrardan bağımsızlığına kavuşmalıydı. Bu yüzden tüm hanedanlıklar düşmanlıklarını bir kenara bırakarak Prens Jarvan'ın çağrısına yanıt verme niyetindeydi.

Prens Jarvan'ın savaş çağrısı elbette Dağın Sureti'nin kulağına gitmişti.
Naekna gibi önemli bir stratejik bölgeyi kaybetmek istemeyen Dağın Sureti, orayı bir karargâha dönüştüren senatöre bu durumu iletmiş ve destek olarak büyük bir ordu göndereceğini söylemişti.

Tüm Legoryan Diyarına karşı tek başına duramayacağını bilen Dağın Sureti; Generel Sofia, Dük Alfred ve Dük Salvador'a  göndermiş olduğu mektuplardan umutluydu. Hayata geçirmek istediği plan gerçekten de yürürlüğe girmişe benziyordu.

Zihnini karıştırmış olduğu Dük Alfred, kralına karşı isyan bayrağı açarak Zarnal'da büyük bir ayrışmaya sebep olmuştu. General Sofia ise kralına sadakatle bağlı bir asker izlenimi vermeye devam ediyor olsa da Sofia'nın emrindeki pek çok komutan onun kraliçe olmasını arzulamaya başlamıştı bile. Nehantis krallığına baktığımız zaman Dük Salvador, sessizliğini korumaya devam ediyor ve kralına sadakatle hizmet ediyordu. Lakin Salvador zindanda çürümeye mahkûm edilen babası Dük Aurel'e söylediği sözleri de unutmamıştı.

Dağın Suretine karşı büyük bir ordu kurulmaktaydı. Lakin ufak bir kıvılcım ile birbirine girecek olan bir ordu.

LEGORYAN EFSANESİ- RUH TOHUMU [TAMAMLANDI]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora