five

3K 367 318
                                    


jeongin:

okul bittiğinde bizimkiler plan yapmış ve sahile inme kararı almışlardı. Yorgun olduğumu söylediğimde ise, hepsi itiraz etmişti. Şu an kayalıklarda oturmuş, Minho'yu ve Ryujin'i izliyordum. Normalde bu görüntü bana şirin gelsede, şu an o kadar iğrençti ki.

Ryujin'in sahte tavırları mide bulandırıcıydı kesinlikle. Bunları görmek zorunda olmaktan nefret ediyordum. Bacağımda hissettiğim ağırlıkla kafamı eğdim. Felix kafasını bacağıma koymuş uzanıyordu.

"Çok dalgınsın Jeongin"

"Hm, öyle miyim?"

"Öylesin, ne oldu?"

"Aklımı kurcalayan bir çok şey var, başa çıkmak zor"

Anlık olarak gözlerim Minho'ya kaydığında, göz göze gelmiştik. Gözlerimi kaçırıp tekrar Felix'e baktım.

"Anlatsana"

"Burda olmaz"

"Siz ne konuşuyorsunuz öyle fısır fısır?"

Chan hyung yanımıza gelip bize güldüğünde,bizde güldük. Chan hyung iyi biriydi, onu bir çok kelimeyle tanımlayabilirdiniz ama tam anlamıyla iyiydi işte.

"Havadan sudan konuşuyoruz hyung"

"Havadan sudan konuşan insanlar bu kadar ciddi olmaz lix"

Felix bana bakmış ve yanaklarını şişirmişti. Dudaklarını büzdüğünde gülümseyip dudaklarına vurdum.

"Batırdım mı?"

"Sıçtın sıvıyorsun şu an Felix"

"Tüh ya,gidiyorum ben"

"Nereye?"

"Nereye?"

Chan hyungla aynanda söylediğimiz şeye şaşkınca bakmış ve omuz silkip Jisung'un yanına gitmişti. Burdan bile Jisung'un kalp atışlarını duyabiliyordum.

"Ee, anlatmayacak mısın hyunguna?"

"Teknik olarak burada ki herkes hyung'um"

"En büyüğünüz benim ama"

"Sadece yaş olarak,benden de küçük gibisin hyung"

"Ne? benim nerem küçük?"

"Hareketlerin, beş yaşında gibisin"

Aklıma gelen anılarla ufak bir kahkaha atmış, ve sinirli gibi görünmeye çalışan Chan hyung'a bakmıştım. Şu an bile beş yaşında gibiydi😭💘

"Sen de grubun babası kesildin başımıza velet"

"Maknae on top"

"I.N on top"

Birlikte kahkaha atmış ve denizi izlemeye başlamıştık. Kulağıma ilişen gülüşme seslerini umursamamaya çalışıyordum ama elimde değildi. Minho'ya ve Ryunjin'e baktığımda,Ryujin Minho'nun göğüsüne yatmış ve elini tutarak bir şeyler anlatıyordu.

Ayağa kalkıp, ikilinin yanına gittim ve Minho'nun yanına oturdum. İkisinin bakışları bana döndüğünde, Ryujin'e bakıp gülümsedim. Gerildiği yüz hatlarından belli oluyordu,yüzüde asılmıştı birden.

"Jeong?"

"Seni özledim"

Minho dediğim şey ile dona kalırken, Ryujin kaşlarını çatmıştı. Yarım ağız sırıtıp, kafamı Minho'nun omzuna koydum. Eğer bu bir savaşsa,kazananı ben olacaktım. Ryujin değil.

Ryujin'in telefonu çaldığında, kalkması gerektiğini söyleyip yanımızdan ayrılmıştı. İçimden sonunda diye geçirirken,ağrıyan boynumu kaldırdım.

"Sen iyi misin?"

"Evet? ne oldu"

"Çok gariptin bilmiyorum, hiç yapmayacağın davranışlar normalde"

Omuz silkip, boynumu sağa ve sola yatırdım sırayla. İnat yapıp, Ryujin gidene kadar kaldırmamıştım kafamı. Şimdi ise ağrısını çekıyordum.

"Ryujin'i mi kıskandın sen?"

"Yoo,ne alaka"

"Bana öyle geldi"

"Sana öyle gelmiş"

Kaşlarını çatarak beni belimden tutup kendine çekmiş ve göğüsüne yaslamıştı. Şu an az önce Ryujin ile durduğu pozisyondaydık. Ne hissetmeliydim kesinlikle bilmiyordum ama,burnuma doluşan kokusu vücudumu huzura götürmüştü.

Kafamı göğüsüne yaslayıp,kokusunu içime çekerek denizi izledim. O da benim gibi denizi izliyordu büyük ihtimalle,göremiyordum sadece bir tahmin.

"Ryujin ağlıyor şu an"

Kaşlarımı çatıp sesin geldiği yere baktığımda, Changbin hyungun sırıtarak bizim fotoğrafımızı çektiğini görmüştüm. Göz devirip umursamadan kafamı geri denize çevirdim.

"Saçmalamayın,yalnızca en yakın arkadaşız"

Elbette,yalnızca en yakın arkadaşız.

i am you, jeongho Where stories live. Discover now