10

106 8 5
                                    

Marianne ertesi sabah neşesi yerine gelmiş ve mutlu bir halde uyandı. Önceki akşamın hayal kırıklığı o gün olacak şeylerin beklentisi içinde unutulmuş gibiydi. Kahvaltılarını bitireli çok olmamıştı ki kapıda Mrs Palmer'ın arabası durdu, kendisi de birkaç saniye içinde gülerek odaya girdi; hepsini gördüğüne öyle sevindi ki, annesiyle mi yoksa Miss Dashvvoodlar'la mı tekrar karşılaştığına daha çok sevindiğini söylemek zordu. Başından beri istediği şey bu olduğu halde şehre gelişlerine çok şaşırmıştı; kendi davetini reddettikten sonra annesinin davetini kabul etmelerine çok kızmıştı, ama yine de gelmeseler onları affetmezdi!

"Mr Palmer sizi görmekten mutluluk duyacak," dedi; "annemle geldiğinizi duyunca ne dedi dersiniz? Ne dedi unuttum şimdi ama çok komik bir şeydi!"

Annesinin gevşek sohbet dediği, ama başka bir deyişle Mrs Jennings'in tüm tanıdıklarını ıdısına dıdısına kadar sorduğu ve Mrs Palmer'ın sebepsiz yere gülüp durduğu bir hava içinde bir iki saat geçirdikten sonra Mrs Palmer, o sabah uğraması gereken birkaç dükkan varmış, hepsinin ona katılmasını teklif etti; Mrs Jennings'le Elinor teklifi kabul ettiler, kendilerinin de yapacak alışverişleri olduğu için; Marianne ilk başta reddettiyse de sonra gitmeye ikna edildi.

Nereye gitseler görünür biçimde tetikte, beklemedeydi. Bilhassa işlerinin çoğunun yer aldığı Bond street'te gözleri sürekli etrafı araştırdı; grubun alışveriş ettiği her dükkanda aklı ötekileri ilgilendiren ve oyalayan önündeki herşeyden alabildiğine soyutlanmıştı. Her yerde rahatsız ve sıkıntılı olduğu için ablası satm alacağı ve her ikisini de eşit ölçüde ilgilendiren şeyler konusunda fikrini alamadı; hiçbir şeyden zevk almıyordu; sadece eve dönmek konusunda sabırsızlanıyor ve gözü her güzel, pahalı ya da yeni şeye takılan, herşeyi satın alma iştahı kabarmış, hiçbirine karar veremeyen ve zamanını hayranlık ve kararsızlık içinde harcayan Mrs Palmer'ın sıkıcılığına duyduğu öfkeyi zorlukla bastırabiliyordu.

Eve dönerlerken öğlen oluyordu; eve girer girmez Marianne uçarcasına merdivenden yukarı çıktı; Elinor arkasından gidince onu üzgün bir yüzle masadan önüne dönerken buldu; bu hali Willoughby'nin gelmediğini gösteriyordu.

"Biz çıktıktan sonra bana hiç mektup bırakılmadı mı?" dedi sonra, paketlerle içeri giren uşağa. Olumsuz cevap aldı. "Kesinlikle emin misiniz?" diye devam etti. "Hiç uşak, haberci filan mektup ya da not bırakmadı mı?"

Adam bırakmadığını söyledi.

"Çok garip!" dedi alçak ve küskün bir sesle, pencereye dönerek.

"Çok garip gerçekten!" diye tekrarladı Elinor içinden, kızkardeşini rahatsızca izleyerek. "Şehirde olduğunu biliyor olmasa ona yazmazdı; Combe Magna'ya yazmış olmalı; eğer şehirdeyse gelmemesi ya da yazmaması çok garip! Ah anneciğim, bu kadar genç bir kızın o kadar az tanıdığımız biriyle sözlenmesine izin vermekle ne kadar hata etmişsin, böyle şüpheli, böyle gizemli bir şekilde kapılıp gitmesine! Sormak istiyorum, ama müdahalemi nasıl karşılar!"

Biraz düşündükten sonra, görünürdeki durumun birkaç gün daha şimdiki gibi sevimsiz devam etmesi halinde annesine güçlü ifadelerle yazarak meselenin ciddi ciddi ele alınması gerektiğini bildirmeye karar verdi.

Mrs Palmer ve Mrs Jennings'in sabahleyin rastlayıp davet ettiği yakın arkadaşlarından iki yaşlıca hanım onlarla akşam yemeği yedi. Mrs Palmer çaydan hemen sonra akşam faaliyetlerini yerine getirmek için onlardan ayrıldı; Elinor da diğerleri için whist masası yapmaya yardım etti. Marianne bu durumlarda işe yaramazdı, çünkü oyunu hiç öğrenmemişti, ama bu yüzden kendi başına kaldığı için akşam ona Elinor'a verdiğinden daha fazla zevk vermedi, çünkü beklenti endişesi ve hayal kırıklığı acısı içinde geçti. Arada bir birkaç dakikalığına kitap okumaya çalıştı; ama kitabı az sonra kenara atıp odada bir aşağı bir yukarı yürümek gibi daha ilgi çekici bir işe girişti, pencereye geldiğinde nicedir beklediği sesi duymak için bir an duraksayarak.

Akıl ve TutkuDär berättelser lever. Upptäck nu