Uçurumun kenarındaki camdan çocuk - Bölüm 5

2.1K 345 401
                                    

Merabalar efenim, nasılsınız? Geçen bölümde baya çoşmuşdunuz don arayan Changbin ile birlikte. Bakalım bu sefer Beomgyu ve ailesine ne tepki vereceksiniz?

Okuyucularımdan birisi biraz daha uzun yazsın diye rica etmiş ben de bu yüzden biraz daha uzun yazdım. Yorumlarınızı benimle paylaşmaktan çekinmeyin lütfen.

Not: Eğer bir bölümü iki kere paylaşıyorsam bilin ki bildirimler gitmediği için tekrar düzenleyip paylaşıyorumdur.

İyi okumalar.

Bölüm şarkısı: Bangchan - "인정하기 싫어"

Sonu belirsizlikle biten hikayelerin nasıl biteceğini bize bırakan yazarların her zaman hayata farklı şekilde baktığını düşünürdüm. Sonuçta bu onun hikayesiydi ama nasıl bitirmek istiyorsak seçimleri bize bırakırdı. Kimisi için sinir bozucu olan bu kitapların veya filmlerin benim için kendi hikayeme yazmak isteyip de yazamadığım, başkasının hayatına akıtmak istediğim küçük renkli boyalardı.

Normal hayatımın son birkaç gününde tamamen değişmiş gibiydi. Darmadağın bir odanın ortasına bırakılmış gibi nereden başlayacağım diye düşünürken bir bakıyordum ki gün çoktan bitmiş, güneş ay ile yer değiştirmiş ve hâlâ bırakıldığım yerde duruyordum.

Minho hyungun hayatıma girmesi her gün biraz daha kalbimdeki boşlukları doldurduğunu görebiliyordum. Yavaş yavaş avucundan ruhuma akan parlak renklerin ışıltısı şu anki Jisung için çok özeldi ama ya ileride bu parlaklıktan kör olurum düşüncesi beni çok ürkütüyordu. Son bir haftada birkaç kere buluşmuş, beni galerilere götürerek gösterdiği resimler hakkında ne düşündüğümü sormuştu. 'Ressam burada ne anlatmak istiyor? ' sorusuna karşılık aldığı 'bilmiyorum' cevabı sonunda pes edeceğini düşünmeme neden oluyordu ama diğer gün arayarak başka bir yere gidiyoruz diyordu tekrar.

Gerçek anlamda çok sabırlı birisiydi. Bir şeyler görmek istiyordu. Benden bir şeyler almaya çalışıyordu, bunu görebiliyordum ama aradığı şeyin bende olduğuna pek emin değildim. Büyük ihtimal ben onun için uzun zamandır aradığı eğlenceydim ama o benim için umuttu. Duygusuzca, ruhsuzca attığım adımlarımın artık kalbimin binbir renklerle dolu olarak adımlamasına yardımcı olacak adamdı.

"Ben bıktım artık. Son sınıfız diye annem her an ensemde. Sonunda evi terk edeceğim."

Beomgyu elindeki soğuk suyu boynuna tutmuş rahatlamaya çalışırken sırtımı arkamdaki ağaca yasladım. Tepedeki güneşe rağmen dışarda oturan birkaç deliden bazıları da bizlerdik. Açıkçası dışarıdan bir farkı olmayan okul da pek yardımcı olmuyordu ama en azından birisinin yüzüne bakarken gözünü kısmak zorunda kalmıyordun.

"Ne oldu yine? Niye senin olduğun her ortamda gerginlik oluyor arkadaşım?"

Changbin bacaklarıma yasladığı kafasını biraz daha yukarı çekerken ayağıyla Beomgyu'yu dürtüyordu. Ayakkabılı ayağıyla Beomgyu'nun pantolonunu kirleten Changbin sonunda bacağına yediği sert yumrukla inleyerek ayağını çekerken "Senin ağzına ederim, çek o ayağını." diyen Beomgyu yüzünden iyice küçülüp kucağıma çıkacak duruma gelmişti. Dışarıda olmamıza rağmen sıcak yüzünden bir kapı pencere açın diye bağırmama az kalmışken bu çocuk koca cüssesiyle üzerime çıkıyordu. Yani bunları görünce yalnız ölen insanların ne kadar da akıllı olduklarını düşünmeden edemiyordum.

"Ya dün oturdum kaç saat ders çalıştım. Sonra biraz dinleneyim diyerek telefonu elime almıştım ki aniden odanın kapısı açıldı. Tabii elinde yine ıstaka. 'Ben sana ders çalış demedim mi?' diye bir bağırması var anlatamam. O ıstakayla düşmanıymışım gibi öyle vurdu ki en sonunda pencereden bizi gören karşı komşu polisi arayarak çocuk şiddeti var diye ihbar etmiş. Bir baktık polis kapıya dayanmış. Tabii annem de kapıyı elindeki ıstaka ile açınca olaylar iyice karıştı."

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungWhere stories live. Discover now