Ben ve avucumdaki paslanmış anılar - Bölüm 10

1.4K 234 198
                                    

Sınavım bitti. Artık özgür bir blueflower_s olarak geri döndüm. Önceki bölümü okuyup okumadığınıza dikkat edin bebekler. 

İyi okumalar.

Bölüm şarkısı: Seungmin "3108" Cover


Zamanla geçer tüm yaralar. Zamanla kabuk bağlar tüm acılar. Zamanla unutulur, geride bırakılır tüm hüzünlü hatıralar. Peki, tek bir soru. O zaman ne zaman gelecekti? Üzerindeki bir sürü yara bantlarına rağmen kanayan yaram ne zaman kabuk bağlayacaktı?

Akan gözyaşının bile bir sonu varken, neden hayatın acı sınırı yoktu ki? Verilen sözlerin değeri uzun zaman önce bittiği halde hâlâ tazeymiş gibi gönlümüzün en değerli odasında saklayan biz insanların belki de kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı için bu değersiz kelimeleri baş ucu kitabı gibi göz önünde, elimizi uzattığımız an dokunacak bir yere koyuyorduk.

Bir hafta geçmişti. Benim için ölüm kadar sessiz iken, bedenim arasında sıkışıp kalmış ruhum için çığlıklar, gözyaşları, acı dolu koca yedi günü bugün geride bırakmıştım. Bu hayattan istediğin bir şey var mı diye sorsalar eğer onlara verebileceğim tek bir cevap vardı. Kafamda durmadan çığlık atan benliğimi duyamayacağım bir yere gitmek istiyorum olurdu. Ama hayat o kadar zalimdi ki acıdan kurtulmana izin vermek yerine seni daha da en dibine çekiyordu sivri elleriyle.

Donuk bakışlarımla önümdeki siyah kapıyı izlerken elimdeki anahtarı biraz daha sıktım. Metal anahtar etime battığı an ne yapmam gerektiğini bir kez daha düşündüm. Dünümü, ondan önceki günümü, ve ondan önceki günlerimi. Kabullenişimin üzerinden günler geçerken, hafiflemek yerine her gün biraz daha kendi bataklığımda kaybolduğumun bugün yedinci günüydü. Onu görmeyişimin, sesini duymayışımın yedinci günüydü.

Bazen evine gelmem için bana verdiği anahtarı saklayıp kendime daha fazla acı çektirmemek için tüm cesaretimi toplayarak buraya gelmiştim. Yapacağım şey küçük bir notla birlikte anahtarı kapının yanındaki küçük kutunun içine atmaktı ama geleli dakikalar olmasına rağmen ne anahtarı bırakmıştım, ne de çekip gide bilmiştim.

Özlemin kokusu kalbimin ucunu sızım sızım sızlatırken ağrıyan başım yüzünden görünüşüm gittikçe bulanıklaşmaya başlamıştı. Belki de çoktan kapının kilidini değiştirmişti. Acaba bu yedi günde hiç aklına gelmiş miydim? Bana benim için çok değerlisin demişti ama ne o gün, ne de ondan sonraki günlerde tekrar buluşmak, devam etmek istemek için hiçbir şey söylememişti. Belki de durmadan kanayan yaramın en büyük çiziği bu yüzdendi.

Daha fazla kendime işkence çektirmemek için burnumu çekerek not yazmaktan vaz geçerek elimdeki anahtarı kutunun içine attım. Ve daha fazla orada beklememek için arkamı dönüp gidecektim ki evden gelen müzik sesiyle bir anda duraksamıştım. Kulağımı kapıya yaslayıp daha net duymaya çalışırken bir anda içerde kopan gürültüyle irkilerek geriye sendeledim.

Elimi korkuyla kasılan kalbimin üzerine koyarken bir an bile düşünmeden boşta kalan elimi zilin üzerine koyarak durmadan basmaya başladım. Ama ne yazık ki ne tekrar bir ses geldi ne de kapı açıldı. Endişeyle ne yapacağımı düşünürken bir an bakışlarım kutunun içindeki anahtara kaymıştı. Kararsızlıkla bakışlarım anahtarda takılı kalırken bu sırada müziğin sesi biraz daha artmıştı. Bu yüzden fazla düşünmeden anahtarı elime alıp kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz yumruk gibi yüzüme çarpan yüksek sesli müzik yüzünden yüzümü buruştursam da hemen içeri girerek kapıyı kapattım. Biraz daha açık olsaydı komşular kapıya dayanacaktı.

Hareketsiz kaldığım için ışıklar kapanırken ellerimi havaya kaldırarak ışığın tekrar açılmasına neden olmuştum. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Arkamı dönerek koşarak kaçıp gitmek istiyordum ama az önce duyduğum gürültü yüzünden nefes almadan koşan kalbim bu evi geride bırakamıyordu.

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungWhere stories live. Discover now