Kadere inanıp yolunu bulamayan geleceğin umudu - Bölüm 22

1K 168 169
                                    

Merhabalar efendim, nasılsınız? Uzun zaman oldu değil mi? Sınavlarım bitince bölüm yazmaya anca vaktim oldu. Açıkçası sınır geçene kadar bölümü paylaşmayacaktım ama iki aya geçilmeyen bir sınırdan hayır gelmeyeceğini gördüğüm için bölümü bebeklerim için paylaşıyorum.

Artık azdan çoktan yolun sonu görünmeye başladığını söylemeliyim. En kısa sürede kitabı bitirmeyi düşünüyorum. Tabii ki daha yazacak bölümlerim var ama çok uzatmayacağımı bilmeniz gerek.

Her neyse, iyi okumalar.

Sınır, vote +70, yorum +60

Bölüm şarkısı: Tamino - İndigo Night 

 (Bu şarkıyı bana uzun zaman önce bir okuyucum önermişti. Hâlâ buralardaysan, çok teşekkür ederim beni böyle güzel bir şarkıyla tanışdırdığın için.)

Deli gibi resim çizmeye başladığım dönemlerde ailem artık benimle baş edemeyecek bir duruma gelmişti. Ergenlik yaşıyla birlikte gelen hırçınlığın üzerine bir de yapmak istediğin şeye engel olmayan çalışan ve sebebini sorduğunda sana saçma bahanelerle gelen aile hayatımı öyle bir çıkmaza sokmaya başlamıştı ki, on üç yaşında değil de sanki yetmiş üç yaşında birisiydim. Onlar engel oluyor, ben tekrar çizmeye devam ediyordum. Onlar beni odaya kilitliyor, boyalarımı, fırçalarımı alıp çöpe atıyorlardı, ben kafamda, kendi zihnimin duvarlarında çizmeye devam ediyordum.

Mutluydum, elimdeki fırçanın gittiği yolları izlemek bana mutluluk veriyordu, ama bir yere kadar. Bir yerden sonra bu hırgür o kadar yorucu, dayanılmaz olmaya başlamıştı ki geceleri rüyamdan bir hayvanın inlemesini andıran inlemelerle uykumdan sıçrıyordum. İlk başlarda sadece gördüğüm kabuslar yüzünden böyle olduğunu sanıyordum ama daha sonra uyumadığım halde vücuduma sancılar giriyor, acı katlanılmayacak hale geldiğinde deli gibi bağırarak kendimi yerden yere vuruyordum.

O saatten sonra olayın ciddiyetini anlayan ailem profesyonel yardım almam gerektiğine karar vermiş, beni buldukları en iyi psikolog yanına götürmeye başlamışlardı. Yalan söylemeyeceğim, ilk başlarda zorla sürüklendiğim doktor bir yerden sonra bana o kadar iyi gelmeye başlamıştı ki artık kendi isteğimle tedavi saatlerime vakti vaktinde gitmeye başlamıştım. Düşüncelerimi, aklımdan geçenleri o kadar iyi anlıyordu ki, beni dipsiz kuyunun içinden çekip çıkarması, arkadaşlarıma bile anlatamadığım şeyleri ona anlatmama sebep olmuştu.

Bir yılın sonunda artık daha da iyileşmiş bir Jisung vardı. Yine resim çizen ama kendine zarar vermeyen, zihnini patlatmak isteyen bir çocuk değil, rahatlamaya çalışan bir çocuk vardı. O zamanlar asabiliğim o kadar üst bir seviyedeydi ki artık kimselerle tek kelime dahi konuşamıyordum ve bu da insanların benden uzaklaşmasına neden oluyordu. Nasıl olsa benim için hava hoştu, gitmek isteğini tutacak da değildim. Arkadaşlarım yanımdaydı, Byungchan gideli epey olmuştu ama ondan da daha iyi anlaştığım arkadaşlarım vardı ama onların bile ne kadar zorlandığını göremeyecek kadar hırs, öfke, kendime olan kin gözlerimi kör etmişti. 

O günü hiçbir şekilde unutamıyorum. Tek bir saniyesi bile aklımdan çıkmıyordu. Elindeki çoktan soğumuş kahvesinden büyük bir yudum alan doktorum, yüzündeki çarpık gülümseme eşliğinde kaşlarıyla beni göstererek "Yalnızlık bir seçimdir, bu insanın kendisine bağlı tercih ettiği bir karardır," demişti kafasını sallayıp bardağını masaya bırakırken. "Ama sen bu seçimin seni başkalarından değil de kendinden uzaklaştırdığını göremeyecek kadar kendine karşı nankör, acımasız olmuşsun. Jisung, neden kendini, kendine karşı böyle yalnız bir insana dönüştürüyorsun?"

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin