Solmuş kalpte açan renksiz çiçekler - Bölüm 6

1.9K 307 361
                                    

Not: Eğer bir bölümü iki kere paylaşıyorsam bilin ki bildirimler gitmediği için tekrar düzenleyip paylaşmışımdır.

Bölüm şarkıs: Kim Feel - Make U Mine

Çocukken yağmur yağdığında küçük boyumla pencereye çıkıp yağmuru izlemeye çalışırdım. Tabii yaşıtlarıma göre küçük olan boyum hiçbir şekilde yardımcı olmadığı için örümcek gibi tırmanabilirim kafasıyla her defasında ayağımla tırmandığım duvardan kafamın üstüne düşmekle sonuçlanırdı. Daha sonra pes etmeden kapının yanındaki sandalyeyi binbir zorlukla pencere önüne çekerek üzerine çıkıp sonunda istediğimi elde ederdim. 

 Çocukken sadece benim için havadan dökülen sular iken belli bir yaşa geldikten sonra içimdeki duyguları, söyleyemediklerimi benim yerime söyleyen damlalar olmuşlardı. Zamanla yağmurun altında ıslanan hatıralarım gün geçtikçe kuruyup toprağa karışırken, ben biraz daha kendi içimde kayboluyordum. 

 Sebebi neydi diye sorsanız koca bir sessizlikle karşılaşacağınız dünyamda açık bırakmadığım tek bir kapı bile yoktu. Günün birinde belki birisi o kapıları açar hayali bile bende hayal iken şimdi kendi isteğimle o kapıları açıyordum. Çünkü o kapıların ardında olan küçük beni görmesini istediğim birisi vardı. 

 Yaz olmasına rağmen yağan yağmur çocukluğumu bir kez daha bana hatırlatırken, avucuma yasladığım yanağımla dışarıyı izliyordum. Yaz yağmurunu her zaman çok sevmişimdir. Bana göre sıcak günün bize bahşettiği küçük hediyeydi. 

 "Ya Changbin sen ne pasaklı bir herifsin. Bu telefonun ekranı ne böyle?" 

 Kulağıma dolan sitem dolu ses yüzümü buruşturmama sebep olurken derin bir nefes alarak kafamı bir sıra önümde oturan Beomgyu'ya çevirdim. Bacaklarını Younghoon'un kucağına bırakmış, elinde Changbin'in telefonu ile kendi kendine konuşurken, yanımda oturan Changbin geriye yaslanmış dümdüz bir ifadeyle Beomgyu'nun yüzüne bakıyordu. Bir gün Beomgyu'yu halı gibi pencereden aşağı sarkacaktı ama o gün ne zamandı kimse bilmiyordu. 

 "Neyi var telefonumun?" 

 Sakin sesine inat elindeki telefonu gözüne sokar gibi Changbin'in yüzüne yaklaştıran Beomgyu, "Şu parmak izlerine bak pislik. Bir şey göremiyorum. İnsan bir mendille siler ekranı. Bir hohla ekrana bir şey yap." deyince elindeki telefonu alan Younghoon önce dediği gibi ekrana hohlamış, sonra okul gömleğinin eteğine silerek tekrar Beomgyu'nun eline vermişti. 

 Sessizce karşımızdaki ikiliyi izleyen ben ve Changbin kesinlikle aynı şeyleri düşünüyor olmalıydık. Biz neden bunlarla arkadaş olmuştuk ki?

 Elindeki temiz ekranlı telefona memnuniyetle bakan Beomgyu yüzündeki sırıtışla sırtını duvara yasladı. Ne yapacağını çok iyi bildiğim için kollarımı göğsümde birleştirerek olacakları izlemeye başladım.Telefon şifreli olduğu için her yanlış şifrede telefonuna girmeye çalışan kişinin resmini çektiği için sürekli yanlış şifreyi girerek fotoğrafını çekmeye çalışacaktı. Tabii beşinci yanlış denemeden sonra telefon kendiliğinden kilitlenip yarım saatlik işlevini kaybediyordu. Ki bundan sonra Changbin akbaba gibi tepesine çöküyordu. 

 Ve yine aynı tantana. Beş kere art arda tuşlanan yanlış şifre ve her yanlış şifreden sonra ekrana poz veren Beomgyu'dan sonra işlevini yitiren telefonla elindeki telefonu hızlıca kapıp kafasına vuran Changbin. Bundan önceki telefonunu da Beomgyu'nun kafasında kırdığı için annesi ceza olarak bir ay telefonsuz bırakmıştı. 

 Karşısındaki arkadaşı değil de düşmanıymış gibi var gücüyle vuran Changbin'in kolundan tutup geri yerine oturturken "Bıktım sizden artık," demiştim ikisinin yüzüne bakarken. "Nerden buldum sizi bilmiyorum ki. İletişimi kessem en fazla iki gün sonra yine yanımda biteceksiniz. Hasta kanı emen çirkin sülük gibisiniz. Yapışmıyorsunuz, yapıştığınızda da bırakmıyorsunuz. İlla sizin de üzerinize tuz serpip öldüreyim mi?" 

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungWhere stories live. Discover now