yarım kalan hikaye

334 30 22
                                    

Lee Chan burnunun ucunda hava akımı sağlayan tüpü düzeltti gözlerini ilk açtığı anda. Tanrı biliyordu ya bu durumdan artık bildiğini. Yine de ölmeden önce yapmayı istediği son bir şey vardı.

Onca yıl çaresizce bekledikten sonra böyle bir şeyin ardına takılması kendince aptallıktı. Kendisi en büyük aptal olabilirdi zaten. Yatağından kalktı yavaşça. Artık hareket ettikçe canı daha çok yanıyor kendini yatağa daha bağımlı hissediyordu.

Son evre kanserdi. Birçok organı bu illetten nasibini almış fark etmeden iyice yayılmıştı. Son birkaç yılını bununla savaşmak için harcıyordu. Kendisi savaşmamıştı daha doğrusu. Doktorlar, çevresindekiler falan filan…

Ne olmuşsa birkaç ay önce doktorunun zorla gönderdiği Yaşam Merkezinde olmuştu. Chan yaşamak için bir sebep bulmuş, aydınlanmıştı.

Hayatında tek zevki okumaktı. O kadar uzun zaman o kadar fazla şey okumuştu ki, şu kısacık ömrüne koca bir kütüphane sığdırmıştı.

Bir dönem ağrıları ve hafif öksürüklerini öneme almamasına rağmen fakültenin ortasında bayılması sonucu gözlerini hastanede açmıştı. Bir hafta içerisinde de kara haberi almıştı.

O zamandır her şeyi bırakmıştı. Okulu, okumayı hatta nefes almayı da bırakmıştı. Burnunun ucundan büyük oksijen tüpüne ulaşan borular sayesinde nefes alıyordu. Yanında ağır bir tüple yaşamak da zordu zaten.

Kurtuluşu olmayan daha doğrusu ölüme çok yakın hastaların kaldığı bir bakım evinde kalıyordu. Etrafında ki insanlar ya ölüyor ya ölenlere ağlıyor ya da onların bakımlarını yapanlardı.

Yaşam Merkezi denen aptal bir yere gönderiliyor ve ölmeye birkaç günü kalmış insanların oturup karşılıklı anılarını ve düşüncelerini paylaşmalarını dinliyordu. Sıra ona gelince susmak daha kolayına geliyordu.

Chan’ın tüm hayalleri fakülteden bayılmadan önceydi. Kendi için güzel bir gelecek hayal etmiş ve o yolda hırsla ilerlemişti. Kara haberi aldığında ise tüm hayallerini çöpe atmıştı.

Unutulup toz olacağı bir hayat için çabalamak istememişti. Daha fazla kendini yormak istemiyordu. Ama bundan birkaç ay önce Yaşam Merkezinde edilen bir söz onu unutulacağı bu dünyada güzel bir şey bırakmak istemesine neden olmuştu.

Bir hikâye… Okumaya bu kadar meraklı aklı kendi kurgusunu dünyanın herhangi bir köşesinde kelimelere dökmeden gitmek istemiyordu. Eski döneme, krallıklara ve imparatorlukların olduğu hikâyelere bayılırdı. Ardında bırakacağı roman da böyle bir şey olsun istiyordu. Güzel, eski kokan bir kralın aşk hikâyesi…

Bakım evinde günlük rutinini gerçekleştirip tekrar kâğıt başına oturdu. Bir defteri vardı ardında bıraktığı tüm varlık olarak. Bir de naçiz bedeni… Her hafta değişmesine rağmen artık ezberlediği hemşirelerden biri geldi odasına. Sanki normal birini görmeye geliyormuş gibi gülümseyerek içeri girmişti.

“Yine defterinin başındasın demek.”

Bu onu ne kadar ilgilendiriyordu? İlaçlarını aldı ve kafasını tekrar defterine gömdü. O kadar saat başında oturup bir şeyler karaladı ki havanın kararmaya başladığını geç fark etti. İhtiyacını gidermek için lavaboya gittiği zaman her zamanki lanet ayna oradaydı.

Çökmüş bedeninin kendine daha çok görebilmesi içindi. İyice zayıflamış, bir tutam saçı bile kalmamıştı. Renginin bu kadar solduğunu daha önce hiç görmemişti. Gözlerinin feri söneli çok olmuştu. Bu halini görmek bile ona acı veriyordu.

“Tek dileğim bu hikâyeyi bitirmek, tanrım senden sadece ona kadar zaman diliyorum.”

Chan sözünü bitirir bitirmez daha önceden tanıdık bir sızı hissetti göğsünde. Bir kez daha böyle ağrımıştı ve o ağrıdan erken yapılan kalp masajı sayesinde kurtulmuştu. Göğsünden, sol koluna hatta tüm vücuduna yayılan bir ağrıydı. Kolunu kaldırıp kalbini yoklamaya bile zamanı olmayacağını biliyordu. Gözleri deftere gitti hızlıca.

Hayır! Tanrım hayır!

Sadece onu bitirmek istiyordu. Arkasında yarım bir hikâye bırakmak istemiyordu. Hissettiği ağrı veya acı zoruna gitmiyordu. Alışıktı büyük acılar çekmeye. Gözleri hızlıca karardığında teşekkür etti hayatına. Bir kez daha onu istemediği için. Bir kez daha hayalini yarım bıraktığı için.

25 yaşında bir genç son evre kanseri ve yarım kalan hikâyesi ile Bakım Evinin soğuk zemininde hayata veda etti. Ölümü iki gün sürdü bakım hastanesinde.

Ölümün merkezi gibi bir yerde fazlaydı bile. Başkası da bilmedi onu veya öldüğünü. En çok da bilinmesini istediği yarım hikâyesini. Gözü gibi sakındığı defter fazlasıyla kullanılmış ve geri dönüştürülemez olduğu için çöpe atıldı. Hâlbuki mezarının başına koysalardı yeterdi onun için.

Lakin birkaç gün sonra çöpteki defterde, mezara giren beden ortadan kayboldu. Chan’ın bu hayatta ki dileği kabul olmamıştı ancak Tanrı onun son dileğini yerine getirdi. Tüm hayatı boyunca karıncayı bile incitmeye kıyamayan narin ruhun ilk ve son dileğini hediye olarak armağan etti ona.

Kayıp Krallık | SeokchanWhere stories live. Discover now