yeniden doğuş

212 26 5
                                    

Chan derin uykusundan sanki üstünden binlerce ton yük kalktığını hissederek uyandı. Gözlerini açtığı anda nefes nefese kalmıştı. Sanki günlerce nefes almamış gibi hissediyordu.

Tanrım, bu seferde kurtulmuş muydu? Bir krizi daha kaldıramayacağını söyledikleri bedeni dayanmış olabilir miydi? Tüm bedeninde hissettiği acı bir anda hızlıca söndü. Yoksa ölmüş müydü?

Aklı yavaş yavaş yerine geldiğinde etrafında merakla bekleyen gözlere dikkat etmeden ayılması gerekti. Burası da neresiydi?

Bakım Evinde açmayı beklediği gözleri el işlemeleri ve eski sanatın fazlasıyla bulunduğu bir odada açılmıştı. Ona merakla bakan iki insan da sanki yıllar öncesinden gelmiş gibiydi.

"Neredeyim ben?"

Konuşurken canı yanmamıştı ve burnunun ucunda her zaman hissettiği borular yoktu. Tanrım, gerçekten ölmüş olmalıydı. Burası da cennet veya cehennem olmalıydı. Boruların onu bırakabilmesinin tek sebebi bu olmalıydı.

Yattığı yerde diklendi. Üstünde hastane kıyafetleri yoktu. Anlayamıyordu. Neler olduğunu aklı almıyordu. İki eski görünümlü insan da önce onu selamladılar.

"Sonunda uyandınız Prens Dino"

Chan istemsizce kahkaha attı. Az önce ona Dino demişti. Hani şu kitabında kendi hayatına benzettiği ve bir haksızlık uğruna ölecek olan karakter olan Prens Dino.

Yattığı yerden kalktı. Etrafa bakınmak istedi. Aklının olayları idrak edebilmesi için önce nerede olduğunu bilmesi gerekiyordu.

"Prensim, yeni uyandınız lütfen kalkmayın."

Odadan çıkınca kendini kahverengi döşemeli uzun koridorda buldu. Orası da başka koridora bağlanıyordu. Labirent gibiydi burası. Tanrım neyle sınandığını asla bilmiyordu.

En başından beri yanında olan ikili peşinden gidiyor ve geri dönmelerini istiyordu. Aklı iyice bulanmıştı. İkiliden yardım almak sonucuna kalmıştı. Onların istediği gibi başladığı odaya döndü.

"Neredeyim ben?"

Etnik giysili ikiliden yeşiller içinde olanı sorusuna şaşırarak cevap verdi.

"Gyeonbok Sarayındayız efendim."

Eski zaman kıyafetleri, hitap şekilleri, saray ve bu oda... Tanrım aklına bir şey geliyordu ama inanası gelmiyordu. Burası gerçekten kitabı olabilir miydi? Rüya mı görüyordu? Hangi yılda olduğunu sorduğunda ise aldığı cevap onu biraz daha gerçeklikten uzaklaşırdı.

"Bir dakika! Ben hangi prensim?"

Onuncu ve sonuncu prens Dino. Önemsizce öldürmek için yazdığı karakter. Tanrım çıldırmış olmalıydı. Burası gerçekse bile burada da ölecekti.

O an gözüne kenarda dizili olan kitapların arasında ki defter dikkatini çekti. Bu onun defteriydi. Aceleyle kalkıp aldı. Sayfalarını açtığında ise içinin bomboş olması tam bir fiyaskoydu.

Onun defteri olduğundan emindi çünkü ilk sayfada ki Lee Chan imzası duruyordu. Ama diğer sayfalar sanki hiç dokunulmamış gibi tertemizdi.

Tamam diyelim hikâyesinin içinde en aptal insan olarak canlanmıştı. Her kelimesinin ezbere bildiği kitabı düşündü. Ne zaman öleceğini biliyordu ve bunu değiştirmeliydi.

Hikâyeni yan karakteri olabilirdi ama bir kez daha erkenden ölmeye niyeti yoktu. Eğer kendi hikâyesi ise en baştan yazacaktı. Önce ölümüne kadar kaldığını öğrenmeliydi.

Kayıp Krallık | SeokchanWhere stories live. Discover now