8. Bölüm"Kabullenme Ve Birkaç Damla Gözyaşı"

312 44 9
                                    

Ve acıyı paylaştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve acıyı paylaştık...
Senin payına susmak,
Bana ise gitmek düştü...
Nazım Hikmet

Pazar günü öğlen Taehyung 'belki'lerden oluşan upuzun bir listeyle kendi kendini çıldırtıyordu. Belki de ailesiyle muhabbete başlamamalıydı. Belki de adam sadece kötü bir gün geçiriyordu. Belki Jungkook onunla bir daha hiç konuşmak istemiyordu. Jimin ile yarım saat basitçe Jungkook'un karşısına geçip yüzleşmek ve nerede durduklarını anlamanın artılarını konuştuktan sonra, kendisini buna neredeyse ikna etmişti. Sonuçta komşulardı, önlerindeki bir iki sene ondan kaçınamazdı ya. Hem kaçınabilecek bile olsaydı hayatında o tür bir stres ve kaçma kovalama oyunu istemiyordu. Acı gerçeği duymayı, nerede durduğunu bilmeyi ve kırılan parçaları toplamak gibi mutsuz bir işi yeğlerdi.

Taehyung kendisine son bir zihinsel moral konuşması yaptı, parmak arası terliklerden birini giydi ve daha nasıl olduğunun bile farkına varamadan, kendisini koyu yeşil kapının önünde dikilirken buldu. Pirinç tokmağı kaldırdı ve üç kez vurdu.

Cevap yoktu. Yeniden çaldı.

Birkaç dakika sonra Taehyung Jungkook'un arabasının orada olup olmadığını görmek için geriye doğru baktı.

Birkaç dakika bekledi, sonunda kapıyı son kez çaldı, sonra kollarını birleştirdi ve biraz daha bekledi.

Kapının diğer tarafından boğuk sesler geliyordu. Yavaşça açılmıştı kapı.

Jungkook pervaza elini dayamış ve başını kaldırmıştı. Yüzü aynı anda nasılsa hem yeşilimsi hem de kırmızımsıydı.

Yarı yarıya planladığı konuşması hemen unutuluverdi. "Aman Tanrım. Sorun ne?"

"Gitmen gerek Taehyung." dedi.
"Ölüyorum ve sana da bulaşmasını istemiyorum."

"Tanrım, Jungkook. Çok özür dilerim. Grip mi oldun? Kusuyor musun?"

"Evet. Belki de griptir. Bilmem." Kapının ucuna yaslandı.

"İlacın ya da o tip bir şeylerin var mı?"
Jungkook kafasını iki yana salladı ve yüzünü buruşturdu. "Gel bakalım," dedi Jungkook'un olduğu ufak hole yarım bir adım atarak. Elinin tersini onun alnına bastırdı. "Yanıyorsun. Tamam, bırak içeri gireyim."

"Taehyung"

"Tartışmak yok. Hasta olmak ve yardım edecek birinin olmaması nasıldır bilirim. Senin burada sana yardım eli uzatmaya gönüllü bir arkadaşın var. Tamam mı?" "Tamam," diye fısıldamıştı.

"Şimdi uzan." Hiç koltuğu yoktu. "Lanet olsun şaka yapmıyordun, değil mi'?" dedi. Ama adamın bir yatağı vardı onun teslim edildiğini söylediğini hatırlıyordu. "Yukarı çık ve yatağa gir. Ben birkaç malzemeyle birlikte yarım saate dönerim."

Kafasını salladı. "Olur." Sürükleyerek adım attı. Bacaklarının her biri yavaş, ağır hareketi ne kadar az dermanı kaldığını gösterir gibiydi.

Büyülü Bir An İçin //TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin