4-Güneşten Çalınmış Tutamlar

47 11 14
                                    

Viyana, 1833, Ekim

Bir haftayı bekleyerek geçirmek olması gerekenden çok daha zordu. Gardner Malikanesi'nde hayat, bir şekilde Bağdat'takinden bile daha tekdüzeydi. Elbette burada istediğim zaman dışarı çıkabilirdim ama tek başıma şehri keşfetmek, o yanımda yokken doğru gelmiyordu. Ayrıca aptal gibi sokaklarda dolaşmak istemiyordum. Leydi Ingrid de sürekli şehre gidiyor, anladığım kadarıyla malikanenin mali işlerini yönetiyor, onun statüsünde bir kadının sosyal görevleri neyse onları yerine getiriyordu. Açıkçası finansal hiç bir endişesi olmadığı halde bir insan nasıl bu kadar meşgul olabilir, aklım almıyordu.

    Bu sebeplerden kimseden bana şehri gezdirmesini de isteyemezdim. Balonun üzerinden geçen birkaç günü piyanonun başında vakit öldürerek ve geniş bahçede kendime ayarlattığım hedef tahtalarını kullanarak yaptığım okçuluk antrenmanları ile geçmişti. Bu sabah, salondaki dev masada tek başıma kahvaltı yaparken günümü önceki günlere benzer biçimde geçirmeyi planlamaktaydım, ta ki Olivia Benedict kapıda belirip, beni hiç unutamayacağım bir güne sürükleyene kadar.

Olivia, içeri girer girmez sadece onun ağzından duyabileceğiniz neşe ve heyecan parıltısıyla adımı şakımış, gözleri parıldayarak bu nefis günü evde oturarak harcayamayacağımı söylemişti. Her ne kadar yaşımız dışında çok ortak noktamız bulunmasa da Olivia'nın teklifini kabul etmiştim. Yapabileceğim daha iyi bir şey yoktu sonuçta. 

Zaten zengin bir Kont'un kızı kapınıza gelip sizi şehrin tadını çıkarmaya davet ediyorsa reddetmek bir seçenek sayılmazdı. Etrafımdakilerin sosyal statüleri beni pek de bağlamıyordu ama amacıma ulaşana kadar bu şehrin kurallarına uymam gerekecekse buna katlanabilirdim.

Olivia'nın dolabımdan seçtiği lacivert elbiseyi birkaç hizmetçi yardımıyla anca giyebildikten sonra kendimi bir çırpıda dışarı attım. Kapıda beklettiği faytona binerken baloda olanlarla alakalı sorulara ne zaman başlayacağını merak ediyordum. Ziyaret için tek sebebi olmasa bile Adrian Gruber'ın ilgisini çektiğim için bana olan merakının arttığını görebiliyordum. Yol boyunca günlük konulardan konuşan Olivia sonunda şehir merkezine yaklaşırken ağzındaki baklayı çıkardı.

"Adrian Gruber'la ettiğin dansı herkes konuşuyor!"

    Güzel. Amacımıza ulaşıyorduk. Hissettiğim tatmin duygusu yerine sesime şaşkınlığı ver merakı yansıtmaya çalışarak cevap verdim. "Ah, öyle mi?"

"Evet Haisley!" diye patladı. Sanki ortada çok alışılmadık bir durum varmış da ben göremiyormuşum gibi bakıyordu bana. Aslında durum tam olarak böyle sayılırdı. Bu tarz şeyleri bu kadar ciddiye almaları da bana göre fazlasıyla komikti.

"Başka kişiler de dans etti ama?" Diye sordum safça. Olivia bunun üzerine bir kahkaha patlattı.

"Ama sen Adrian Gruber'la dans ettin! Anlatsana, nasıl biri?"

"Bu kadar önemli olan ne ki? Bana salondaki bekarları tanıtırken ondan bahsettiğini bile hatırlamıyorum," diyerek kendimi savundum.

Olivia hayretle ellerini iki yana açınca simsiyah kalın bukleleri omuzlarından döküldü. "Çünkü o seçenekler arasında bile değildi. Tanrı aşkına Adrian Gruber'dan bahsediyoruz!" diye adeta haykırdı. Kendimi arabadan aşağı atıp oracığa kusmak üzereydim. Ne olursa olsun, isterse Adrian başka bir gezegenden gelmiş olsun, insanları ne bu kadar ilgilendiriyordu anlamış değildim.

"Ee ne olmuş öyleyse?" diye homurdandım huysuzluğumu gizleme zahmetine girmeden.

"Buralardan uzak kaldığın gerçekten anlaşılıyor Haisley," diye pes eden Olivia dayanamayıp soracağını beklediğim soruları sıralamaya başladı. "Ne konuştunuz peki? Sonra beraber bahçede yürüdüğünüz doğru mu? Bu katıldığın ilk balo ve olanlara bir bak!" Gözlerimi devirmeden edemedim. Viyana'da insanlar drama yaratmayı gerçekten seviyordu.

Bağdat'ın Ötesi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin