3. Bölüm

3.5K 202 102
                                    

Keyifli okumalar

Sustuğum şeyler var hiç konuşmadıklarım. İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var...

Satranç, Stefan Zweig

Asya hayatında hiç bu kadar çıkmazda olduğunu hissetmemişti.

Hayat kendisine öyle bir oyun oynuyordu ki âdeta aklını kaybedecekti. Ne yapması gerektiğini bilmiyor sakin bir şekilde de devam edemiyordu. Bir anda hayatı deprem olmuşçasına paramparça olmuştu. Kaldığı enkazda sesini duyan yoktu.

Bağırmak istiyor, sesini birileri duysun istiyordu ama kendi bile neler olduğunu o kadar zor algılıyordu ki konuşunca ne diyeceğini bilmiyordu.

Dili lâl olmuştu sanki.

Konuşma yetisi elinden alınmış, susmaya zorunlu bırakılmıştı.

Gürbüz'e daha doğru dürüst kendini açıklayamıyordu bile. Her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaret diyemiyordu. Çünkü daha kim kendisine böyle bir oyun oynuyordu onu bile bilemiyordu.

Hayatındaki insanların kendisinden bu kadar çabuk vazgeçebilmeleri bedeninde sayısız yara oluşmasını sağlıyordu.

Değer verdiği kişilerin hayatında 2. planda olduğunu şimdi daha iyi fark ediyordu.

Gözleri karşısında asla görmeyi beklemediği kişide takılı kaldı.

Babaannesinde...

Ailesi öldükten sonra kendisine bakan, bu yaşına gelmesini sağlayan kişi.

Neden buradaydı, nasıl bulmuştu kendisini hiçbir şey bilmiyordu.

Dudaklarından sadece 'babaanne' lafı dökülürken Hatice torununa hiçbir şey demeden sinirle arkasından kapıyı kapatıp bağırmaya başladı.

"Anlat!" Sesindeki suçlayıcı ve iğrenir ton ile Asya gözlerinin dolduğunu hissetti.

Elleri titremeye başlarken nefes alma ihtiyacıyla ağzını açtı ama Hatice torununun konuşacağını düşünüyor olacak ki sertçe bağırmaya devam etti.

"Ahlaksız. Ben seni bu zamana kadar bu yüzden mi büyüttüm ha? Bu yüzden mi? Hiç mi utanman yok senin? Kocanı aldatırken bebeğini de öldürdün. Allah seni bildiği gibi yapsın." derken Asya şaşkınlıkla kafasını hızla iki yana salladı.

Bu sözleri hak etmiyordu. Bu sözleri hak edecek hiçbir şey yapmamıştı.

"Babaanne önce bir dinle be..."

"Ne dinleyeceğim seni! Benim torunum karşımdaki kadar iğrenç değildi. Ben seni ahlaksız bir insan ol diye büyütmedim." demesiyle Asya ısrarla kafasını iki yana sallayıp ağlıyordu.

Hiç kimse gelip de olayın gerçek yüzünü kendisine sormuyordu. Bir insan gelip de o gece ne oldu demiyordu. Herkes duyduklarına inanıyor, Asya'ya iğrenç bir insanmışçasına davranıyorlardı.

Asya odada sürekli olarak volta atarak bağıran, hakaretler yağdıran babaannesine artık yetişemiyordu. Kulakları duydukları kelimeler ile âdeta kanıyordu.

Hak etmediği halde o kadar ağır şeyler işitiyordu ki...

Göz yaşları eşliğinde hemen hastane telefonunu alıp Gürbüz'ü aradı.

O söylemişti babaannesine. Başka kimse bilmiyordu çünkü. Kendisine karşı o kadar nefret doluydu ki hayatında kalan son insanı da elinden almak istiyordu ve aklı sadece bir günde o kadar bulanmıştı ki ne düşündüğünü bile anlayamıyordu.

LİLYUM - TAMAMLANDI -Where stories live. Discover now