1. Bölüm-"KARŞILAŞMA"

77.8K 1.4K 4.6K
                                    

Merhabalar!

Buraya başlama tarihinizi bırakabilirsiniz.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar.

&

Bedenim özgür, ruhum sana esir...

●●●

Gökyüzünden ince bir sızı gibi yayılan mavi, karanlığı yararak her saniye biraz daha büyüyordu. Perdesi açık olan pencerelerden yüzüme hafifçe güneş ışığı vurmaya başlamıştı. Uykusuzluktan ağrıyan gözlerimi bir kaç kez kırptım ve pencerenin fayansına yasladığım kolumu kaldırdım. Elimle fayanstan tutunarak oturduğum yerden kalktım.

Tüm gece boyunca belki uyumamak, belkide stresten kendime uğraşlar aradığım için içtiğim kahvelere bir yenisini daha eklemek üzere mutfağa doğru adımladım. Çıplak ayaklarımın, ılık mermerde hafifçe çıkarttığı seslere odaklanmışken, salonda çalan telefonumun sesiyle dikkatim dağıldı.

Olduğum yerde durdum. Kalp ritimlerimin hızlandığını hissediyordum. Sanki biliyordum kimin aradığını, ne için aradığını. Onca yıldır içimde, kendi ellerimle beslediğim nefretim bir bukelemun gibi kılık değiştirerek, korkunun alçak rengine bürünmüştü. Geri dönerek koltuğun üzerinde çalmakta olan telefonumu elim alıp açtım.

"Buldunuz mu?" Deyiverdim birden. Oysa açarken asla konuşamayacakmışım gibi hissetmiştim. Şimdi ise duyacağım şeyden korkarak gözlerim kapanmış, kalbim bir cevap alana kadar atmayı bırakmıştı.

Ne içindi bu korkum?

"Bulduk Eylül, geliyorum." İçimde ince bir sızı belirirken, bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyordum. Birden ayaklarımdaki tüm gücün çekildiğini hissettim. Bedenimi koltuğa bırakarak kapattığım gözlerimi zorlukla açtım.

"Tamam." Diyebildim sadece. Kilometrelerce koşmuşum gibi nefes nefeseydim. Tekrar karşılaşmak, aynı şeyleri hatırlamak istemiyordum ama canım pahasına istediğim bir şey vardı; intikam...

Yıllar önce ruhuma ilmek ilmek işlenmiş bu duygu, bütün korkularımın ve daha başka duygularımın önüne geçiyor, hepsini yok sayıyordu. Ben intikamımı değil, o beni yönetiyordu. Teslim etmiştim kendimi, artık ben durmak istesemde o durmayacaktı.

Yukarıya çıkarak odama girdim. Perdeleri çekili olan odada hala gecenin o kasvetli havası kol geziyordu. Nefes alamıyormuş gibi hissederek perdeleri ve camı açtım. Saçlarım sabahın ayazını taşıyan rüzgarla savrulduğunda odanın içinde ilerleyerek üzerimdeki kıyafetlerimi çıkarttım ve banyoya girdim.

Ilık suyla uzun bir süre duş aldım. Çıkmak istemiyordum, kendimden korkuyordum. Vereceğim tepkilerden, aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordum. Ama yaşadıklarım ve intikamım, korkumu tekrar alt etmeyi beceriyordu.

Zaman zaman kalbimi ele geçirmiş olan nefretimi yararak, bedenimde kendi krallığını kurmak isteyen korku, istediğini asla elde edemiyordu.

Etmemeliydi de zaten. Artık bana korku yasaktı. Yeterince korkmamış mıydım zamanında?

Bir anlık gelen öfkeyle duşakabinden çıktım. Vücudumdan yere düşen su damlalarının sesini duymamak için boğazımı temizleyerek raftaki havlumu aldım ve vücuduma doladım.  Hiçbir sese tahammülüm kalmamıştı. Öyle doluydum ki gök gürlese sinir krizleri geçirebilirdim. En ufak şeye patlamak için fırsat kolluyordum.

Pencerenin kenarındaki boy aynasının karşısına geçerek bedenime baktım. Zayıf sayılmazdım ama boyuma göre kilom yetersizdi. Uzun, kahverengi saçlarım ıslandığı için daha koyu bir renge bürünmüştü. Parmaklarım bir süre aralarında gezindi. En son annem dokunmuştu bu saçlara. Saçlarıma her dokunduğumda sanki onun parmak uçlarına dokunuyormuşum gibi hissediyordum.

ESARET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin