8. Bölüm-"İLMEK İLMEK"

11.6K 515 748
                                    

Selam! Nasılsınız?

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar...

●●●

8. Bölüm-"İLMEK İLMEK"

&

Burnumun ucunu kaşındıran bir tüyle yüzümü buruşturarak homurdandım. Gözlerimi açmadan yatmaya devam ederken yeniden burnuma dokundu tüyler. Hırçın bir hareketle başımı yana çevirerek yastığa bastırdım. O an bir nefes sesi yükseldi ve o nefes yüzüme çarptı. Gözlerimi aralayınca parmaklarının ucunda saçımı tutup gülen Yiğit'i görmüştüm. "Yiğit!" diye söylenerek sol tarafa döndüm ve battaniyeyi başıma çektim. Saniyeler içinde battaniye üzerimden kayıp gitti.

"Uyan artık, patladım sıkıntıdan!" Bu adam neden benim odamdaydı ki? Bir gitseydi de uyusaydım. "Hayır yani," dedi. "Sanki Erdem'i yakalamaya değil balayına geldik." Gözlerim fal taşı gibi açıldığında hala açılmamış zihnime bir kazan buzlu su döküldü. Yiğit tekrar bana doğru eğildi.

"Hadi artık kızım!" Hızlıca doğrulduğumda yatağın kenarına kolunu yaslayıp bana doğru eğilen Yiğit burnumun dibinde bitti. Benim ani kalkışımı beklemediği için yüzündeki tüm kasları serbest kaldı, dudakları aralandı ve bilinçsiz bir soluk verdi yüzüme doğru. Konuşacakmış gibi davrandı ama sözlerini boğazı yırtıla yırtıla yuttu. Konuşamayınca başını çaresizce iki yana salladı. Bana manasızca bakan avcı yeşili gözlerinden kaçarak yataktan kalktım.

"Erdem'i unuttum!" dedim saçlarımı kaldırarak boynumu yellerken. Sıcaktı. Boğulmuştum resmen. Yiğit kollarını serbest bırakarak bana doğru döndü. Gözleri kapandı ve tekrar uzun vadeli bir soluk verdi.

"Hazır mısın bugün için?"

"Hazır..." diyerek başımı kaşıdım. "Değilim." diye mırıldandım. "Hazır değilim, Yiğit! Ne yapacağımı unuttum. Ben ne yapacaktım?" Yiğit gülümseyerek yanımdan geçip giderken topuklarım üzerinde ona doğru döndüm. Yatağın sol tarafında bir mutfak tezgahı, arkasında da resmen mutfak vardı. Resmen diyorum çünkü kocamandı. Burasının otel olduğundan emin miydik?

"Bence duş almalısın. Hâlâ uyuyorsun." diyerek iki tane fincan çıkarttı. "Kahveleri yapana kadar vaktin var."

Yüzümü buruşturarak başımı hızlıca aşağı yukarı sallayarak diğer tarafa doğru yürüdüm. Tam karşımda iki kapı vardı ama birisinin üzerinde banyo olduğunu gösteren ufak bir işaret bulunuyordu. Oraya girerek etrafıma bakındım. Havlu, şampuan hemde benim kullandığımdan, tarak ve her türlü kişisel bakım ürünü bulunuyordu. Bunları Yiğit mi ayarlamıştı? Şampuanı da mı?

Kaşlarımı kaldırarak dudak büzdüm. Donanımlı bir otel demeyi yeğleyerek üzerimdeki kıyafeti çıkarttım ve ılık bir duşa girdim. Bornozumu giyip kapıyı açtığım an kapıya yaslanan Yiğit elindeki kupayı bana uzattı.

"Sen cidden kapıyı mı bekledin?" diye sordum hayretle. Yiğit kupayı bırakarak saçmalama dercesine kanepeye doğru ilerlemeye başladı.

"Hayır tabii ki de, sapık mıyım ben? Su sesi kesildi, kahveni verip geçmek istedim."

"Öyle olsun." Kahvemden bir yudum alırken siyah gömleğinin kol düğmelerini iliklemeye başladı. Bir süre çalıştı çabaladı ve yapamayınca öfkeli bir mırıltıyla kollarını birkaç kez sıvayarak öndeki iki düğmeyi açtı.

ESARET जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें