5. Bölüm-"NEFES"

13.2K 613 1.2K
                                    

Selam! Nasılsınız?

Büyük bir hızla bölümleri düzenlemeye başladım. Artık yeni bölüm yazmak istiyorum.

Okurken satır arası yorum bırakmayı unutmayın. Keyifli okumalar...🌸

5. Bölüm-"Nefes"

&

Bir karadeliğin içine çekilmiştim ve oradan çıkamıyordum. Ne yaparsam yapayım işin sonu hep kötüye çıkıyordu. Zihnimi ele geçiren sorular altında kalıyordum. Hepsinin yükünü taşımakta zorlanıyordum.

Sıkıntıyla ofladım. Acaba doğru bir şey mi yapıyordum? Ben sadece onu korumak için değil, mutluluğu içinde söz vermiştim anneme. Peki ama mutlu olması güvenliğinden daha mı önemliydi?

Hem orada güvende olduğundan nasıl emin olabilirdim? Yıllarca çok güvenli diyerek rahatça bıraktığım o evden bile birazda kendi yardımıyla ulaşabiliyorlarsa pekala Londra'da da ulaşırlardı. Emre yakınımdayım bile onu gerçekten koruyamamışken aramızdaki engellere rağmen bunu başarmam zor olurdu.

En önemlisi ise, Erdem ona zarar verebilir miydi? Bana verirdi ki vermişti bile ama Emre? Bu kadar ileriye gidebilir miydi? Gerçi karşımdaki adam Erdem'di. Onun sınırları yoktu.

Bütün bu belirsizlikler beynimin içini kemirirken tek bir soruya bile cevap veremiyordum.

O gün sabaha kadar oturdum koltukta. Hem ağladım hem düşündüm. Bir soruya cevap vermemekle beraber dahada fazla soru işareti oluşmuştu zihnimde. Gözlerimin kızarmış ve şişmiş olduğunu hissedebiliyordum. Baş ağrım yüzünden zonklayan kafamı elimle ovuşturarak ayağa kalktım ve odama çıktım.

Yatağımın üzerinde uyuyan Emre'yi görünce yavaş adımlarla yanına ilerledim. Yatağın kenarına oturup ellerimi saçlarına uzattım. Onun saçları anneminkiler gibi kumraldı, benimki anneme benzemiyordu. Ama gözlerini babasından almıştı Emre. Dalgınca bir iç çektim. Onunla birlikte yaşamak isterken daha fazla uzaklaştırmak zor gelecekti. Ona kahvaltı hazırlamak için yeniden kalktım ve sessizce odadan çıktım.

Aşağıya indiğimde salonda oturan Yiğit'i görmemle beraber olduğum yerde kalakaldım. Evime nasıl girmişti? Yere eğdiği başını hafifçe kaldırarak gözlerini bana çevirdi. Kirpiklerim ve yanaklarım hala ıslakken her şey yolundaymış gibi bir rahatlıkla karşısına oturdum.

"Niye geldin?"

"Sana, benim esirim olduğunu daha önce söyledim sanıyordum." Kaşlarımı olabildiğince çatarak, kısık ama baskın çıkan sesimle konuştum. "Saçmalama!"

"Saçmalayan sensin, beni hafife alarak." Yüz ıfadesi gayet ciddi olduğunu net bir şekilde ifade ederken sinirle güldüm. Hatta bu gülüşlerim kahkahaya dönüştü.

Yiğit bana bir deliymişim gibi bakarken burnum ve gözlerim sızladı. Attığım kahkahaların tonu değişmiş, çoktan acı haykırışlara karışmıştı. Ne zaman bu hale gelmiştim ben? Yiğit oturduğu yerden kalkarak yanıma yaklaştı. Koluma dokunduğu anda ağlamayı bırakıp bir ateşe değmişim gibi geriye çektim bedenimi.

"Dokunma artık bana!"

Sakinleşmek için derin bir nefes aldığımda elini geri çekti. "Bak biliyorum bana kendini kanıtlamaya çalışıyorsun. Ama görmüyor musun şu halimi? Yaşadıklarıma bir bak! Artık dayanacak gücüm yok, hiç mi fark etmiyorsun?! Yiğit ben kimseye lütfen demem ama LÜTFEN! Lütfen artık dur, seninle uğraşacak gücüm kalmadı."

ESARET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin