ÖZEL EŞYA

296 24 3
                                    


Sinirle odadan çıktıktan sonra hemen burada kalan birkaç eşyamı aldım. Tekrar onların yanına gittim ve

Afra: Ben okula gidiyorum gelen varsa gelsin. Bu arada bize sadece dövüş öğretecekler değil mi?

Toprak Kralı(Babam): Evet savaş başlayana kadar dövüş ve güçlerinizi kullanmayı öğreneceksiniz.

Afra: Tamam ben gidiyorum.      Ben arkamı dönmüş giderken birisi kolumdan tuttu ve durmamı sağladı. Kim olduğuna baktığımda bu kişinin Emre olduğunu gördüm. Tek kaşımı kaldırdım.

Afra: Evet

Emre: Böyle yapmamalısın.

Afra: Ya ne yapmalıyım? Baba diyerek boynuna mı atlayayım? Onca yılı sileyim mi?

Emre: Tamam haklısın ama-

Afra: Aması yok ben okula gidiyorum.       Dedim ve hemen oradan uzaklaştım. Bu lanet yerden çıktığımda derin bir nefes aldım gerçekten benim için zordu. Arkama baktığımda Didem gilin geldiğini gördüm. Göz devirip yoluma devam ettim. Okulun kapısını görünce onlar gelene kadar bekledim çünkü okula tek girersem gene sinirlenebilirim. Yanıma geldiklerinde neden onları beklediğimi anlamamışlardı. Ben de hemen söze başladım.

Afra: Sadece tek girersem sinirlenirim diye sizi bekledim.   Anladıklarını belli etmek için kafalarını salladılar. Okula birlikte girer girmez ilk geldiğim görüntüden bambaşka bir görüntü ile karşılaştım. Herkes güçlerini kullanarak görsel bir şölen hazırlıyorlardı resmen. Hocalardan biri bizi görünce bizi okulun içine götürdüler.

Hoca: Sizin hemen özel eşyalarınızı almanız gerek. Zaten sizin var Sen -Didem'i göstererek- gel benimle.     Didem gittikten birkaç dakika sonra geri geldi. Elinde sopa gibi bir şey vardı. Merakla Didem'e dönüp 

Afra: Elindeki ne işe yarıyor.

Didem: Bilmiyorum bizim keşfetmemiz gerekmiş.    Hoca beni yanına çağırdı ve içi eşyalarla dolu bir odaya getirdi. Birkaç dakika bekledik ama bir şey olmadı. Ben sıkıldığım için hocaya döndüm ve

Afra: Hocam neyi bekliyoruz.

Hoca: Allah alla normalde eşyanın seni çağırması gerek ama hiç adını duymuyor musun?

Afra: Hayır, duymuyorum.

Hoca: O zaman gel benimle.     Nereye gittiğimizi anlamadan hocanın peşinden gitmeye başladım.  Beni eşyanın daha az olduğu bir odaya getirdi.

Hoca: Burası normalde daha güçlü kişiler için eğer burada da olmazsa bu işte bir gariplik var.

Biraz bekledik ama hala ses gelmeyince hoca

Hoca: Artık gidelim burada-

-Afraaa

Afra: Hocam Bir ses duyuyorum. 

Hoca: Tamam o zaman sesi takip et.

-Afraaa ben buradayım

-Gel hadi bekliyorum seni.      Ses tam olarak duvarın arkasından geliyor. Ben ne olduğunu anlamadığım için hocanın yanına gittim.

Hoca: Eee Afracım eşyanı almamışsın.

Afra: Hocam ses duvarın arkasından geliyor. 

Hoca: Ama bu imkansız. Nereden geldiğini göster bana.   Sesin geldiği yeri hocaya gösterdiğimde hoca sanki bir yeri arıyordu.En sonunda aradığını bulmuş gibi güldü ve bir şeyler yaptı. Duvar bir anda açılınca neye uğradığımı şaşırdım. 

Hoca: Eee hani burası boş.     Ama ben orada masanın üstünde bir tane saat görüyorum.

Afra: Ama hocam ben burada saat görüyorum.

Hoca: Olur mu öyle şey canım boş işte burası. 

Afra: Ama hocam ben geçekten de görüyorum. Hatta durun elime alayım.    Dedim ve saate doğru ilerlemeye başladım. Saati elime alınca hocaya doğru tuttum.

Afra: Hocam bakın şu an elimde tutuyorum. 

-Afra benim görünmem için görün demen gerek yoksa senden başkası beni göremez. Tekrar gizlemen gerektiği zaman kaybol demen yeterli. Bunları içinden söylesen de olur.

  İçimden hemen görün dedim. Hoca ağzı açık bir şekilde elimdeki saate bakıyordu. Ben de hemen koluma taktım. O sırada hoca konuşmaya başladı.

Hoca: A-ama b-bu imkansız bu bir efsaneydi.

Afra: Demek ki değilmiş. Artık gidebilir miyim?   Hoca sadece kafasını sallamakla yetindi. Bende hemen oradan ayrıldım. Takibi kide saate gizlen demeyi unutmadım çünkü hoca böyle bir tepki verdiyse diğerleri ne tepki verir allah bilir. Aşağı indiğimde Didem gilin hala orada beklediğini gördüm. Beni görür görmez Didem hemen yanıma geldi. 

Didem: Eee senin eşyan ne.    Omuz silkmekle yetindim çünkü ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. 

Afra: Benim bir müdürün yanına gitmem gerek.

Kutay: Neden? 

Afra: Bence bu sizi ilgilendirmiyor. Her şeyi benim gibi bilmenize gerek yok değil mi?

Didem: Afra bak biz-

Afra:  Ben müdürün yanına gidiyorum.    Hemen müdürün yanına gittim. Müdürün kapısını tıklattım ve içeri girdim. İçeride bana benzer bir erkek vardı. Ben bunu Toprak Kralın orada da görmüştüm.

Afra: Seni daha önce görmüştüm.

Müdür: Kızım bu Toprak Kralın oğlu Uğur.     Hemen yüzümü ekşittim. Bu benim kardeşim mi şimdi ah ne harika. 

Afra: Ah ne kadar memnun oldum bilemezsiniz. 

Uğur: Tabi memnun olacaksın benim gibi harika bir kişiden kim memnun kalmaz

Afra: Bir de egoist.

Uğur: Efendim bir şey mi dedin.

Afra: Diyorum ki senin daha haberin yok galiba.  Hemen kaşlarını çattı 

Uğur: Neyden haberim yok. 

Afra: Kardeş olduğumuzdan.   Hemen ayağa kalktı ve

Uğur: Neee 

Afra: Ne bağırıyorsun bee otur şuraya iki dakika müdüre söylemem gereken önemli bir şey var.  Uğur. yerine oturunca müdüre döndüm ve konuşmaya başladım.

Afra: Müdür hanım özel eşyama ile ilgili önemli gelişme var

Müdür: Evet dinliyorum.   Ben bunu söylediğini duymamış gibi içimden görün dedim ve kolumu onların görebileceği şekilde öne götürdüm.

Müdür: Olamaz 

Element Krallığının Son UmuduDonde viven las historias. Descúbrelo ahora