Anonimden Gerçekler

105 8 0
                                    


Selaam ! uzun zaman oldu nasılsınız, valla herkes hastalıktan kırılıyor aman dikkat edin kendinize. Ben de hasta olduğum için bölüm gecikti kusura bakmayın artık hikayeyi bitirmek istiyorum  o yüzden sonlara yaklaştık.

Direk Didem gilin yanına gittik ve ne yapacağımızı düşünmeye başladık.

Didem: Sizce bunu birilerine anlatmamız gerekir mi?

Emre: Bence babana haber verebiliriz.

Afra: Olmaz! kendi başımıza çözmeliyiz. Belkide bu bizim için değilde başka birilerinin eline geçmemesi gereken bir şeydir.       Kutay kaşlarını çatarak "Ne demeye çalışıyorsun" ben de dedim ki " Aslında bence bu bizim korumamız gereken bir taş ve bu taş kötüler için büyük önem arz ediyor." Kutay biraz düşündükten sonra "Aslında haklı olabilirsin bunu biz bir süreliğine saklayalım hem belki ip ucu buluruz"

Anonimden

Kapım çaldı ve içeri babam girdi. "Bana bak o kızı kaçırıyor musun yoksa kendine aşık mı ediyorsun bilmem ama bana o Mia'nın almış olduğu taşı getireceksin. Beni kandırmanın bedelini ödeyecek. Tek yolu da torunu biliyorsun." ben de cevabımı hiç geciktirmeden verdim " Biliyorum baba merak etme o taşı sana getireceğim." babam odadan çıktıktan sonra hemen derin nefes verdim. Babam beni çok geriyordu. Mia'nın yapmış olduğu hatayı Afranın ödemesi hiç hoş olmasa da yapacak bir şey yoktu. Onu kendime aşık edemem Kutayı sevdiği belli onu kaçırmaya kalksam bir şekilde kurtulacak hiç Miaya benzemiyor en azından Mianın zayıf noktası var. Offff ne yapacağım ben şimdi. Kendime şunu sormadan edemiyorum acaba Afra bunu hak ediyor mu yaptığım şey babam için her ne kadar doğru olsa da benim için hiç doğru gelmiyor. Bir anda gözüme 10 yaşımdayken Mia ve babam geldi ne kadar da mutlulardı halbuki.

15 yıl önce 

Babam ve annem ne kadar da mutluyduk biz keşke bu mutluluğumuz hiç bozulmasa. Bir gün birden annem odamdan içeri girdi ve bana bir mektup verdi. "Bu mektubu sakın açma zamanı gelince zaten kendin açacak be bu anı hatırlayacaksın merak etme. Seni çok seviyorum oğlu kardeşlerine sahip çık tamam mı benim şimdi gitmem gerek kendine çok iyi bak sakın yanlış şeylerin peşinden gitme tamam mı güzel oğlum." ben daha konuşamadan babam içeri girdi ve bağırmaya başladı, ben de hemen mektubu sakladım eğer ki saklamasaydım babam onu elimden alırdı. "Miaaaaa nereye kaçtığını sanıyorsun sen, benden kaçabileceğini mi sandın. Çabuk bana o taşı veriyorsun asla vermem veremem eğer verir isem herkesin sonu olur." ben daha ne olduğunu idrak edememiş iken babam annemi aldı ve götürdü arkasından her ne kadar baba bırak annemi diye bağırsam da işe yaramadı. O günden sonra artık konuşmaz olmuştum çünkü annemi öldürmüşlerdi ve her ne kadar soğukkanlı durmaya çalışsam da içim kan ağlıyordu. Babam bir gün odamdan içeri girdi ve benim ile konuşma yaptı yaptığı o konuşma yüzünden annemden nefret etmiş hatta artık ona Mia demeye başlamıştım. Artık hiç bir şey eskisi gibi olamamıştı.

Şuanda

Elimde tutmuş olduğum mektubu uzun uzun baktım. Neden şimdi açmayayım ki değil mi? Elimdeki mektubu aldım ve yavaş yavaş açtım mektubu ilk başta mektubun içinden Mia ve benim küçüklük fotoğrafım çıkmıştı. Bu fotoğrafı hatırlıyordum bu fotoğrafta babam da vardı ama demek ki fotoğrafı kesmiş. İçinde bir kağıt vardı ve bana çok tanıdık gelen bir kız çocuğunun fotoğrafı vardı. Fotoğraftaki kızın saçları kıvırcık ve rengi kahverengiydi. Daha fazla incelemeden kağıdı direk açtım.

            SEVGİLİ OĞLUM

Sen bu mektubu okuduğuna göre baban seni zorluyor olmalı ve işle karışık olmalı. Ben bu mektubu sana babanın neden o gün o taşı istediğini ve benim ise neden vermediğimi anlatayım. Öncelikle baban o kötü birisi ilk başta ben de inanmakta zorlandım ama zamanla onu takip ettim davranışları her geçen gün değişiyordu. Sen yanımda varken bana bir şey yapmıyordu ama sen gidince bana şiddet uyguluyordu. Hiç dikkat ettin mi bilmiyorum ama oğulum babanın kolundaki gül dövmesini görmüşsündür. Ben ilk başta bizim için yaptırdı sanmıştım ama daha sonradan anladım ki bir kulübe üyeydi. Bunun neresi kötü dediğini duyar gibiyim ama bu kulüpte insanlar vardı ve baban da bu kulübün ele başıydı. O insanları bizi öldürmek için kullandıracaktı. Aslında bu durumda biz insanları yenerdik ancak baban her gün herhangi bir vampir element kullanıcısı olsun onları öldürüp güçleri insanlara vermeye çalışıyordu. Ama başaramadı çünkü ben vardım hemen özel güçlerimi kullanıp o ruhlar ile konuştum, onları o babanın istediği taşa hapsettim ve taşı sakladım. Bu taşı torunum olan Afra Korkmaza bırakacağım. Evet yanlış okumadın Afra senin kuzenin (Arkadaşlar akraba konularında berbatım siz kuzeni olarak sayın) ona sahip çık baban öğrendiği zaman seni kullanarak Afraya ulaşmaya çalışacak babana kanmamalısın oğlum benim o adama güvenme sen güçlü bir vampirsin senin güçlerine de sahip olmak isteyecektir bu mektubu al ve Afra ile birlikte olup o adamı yenmelisiniz.  

Başımı mektuptan kaldırdım ve dolu gözler ile mektuba baktım. Demek hayatım bir yalandı ve ben bir piyondum nasıl bir işin içine düştüm ben böyle. Biraz araştırmam gerekti hemen babamın yanına gittim. Babam "Ne oldu, ne diye geldin?" ben hemen bir yalan uydurdum. " Bu taşın ne işe yaradığını öğrenmek istiyorum." babam ise " Seni ilgilendiren bir şey yok işime burnunu sokma sen sadece dediğimi yap." kafamı salladım ve elimi omzuna koydum biliyordum ki babam ona dokunulmasından nefret etmiştir hep. Elini koluma koyarak çekmeye çalıştı ve ben o zaman gördüm kolundaki dövmeyi. " Baba dövmen güzelmiş anlamı ne?" diye sordum. Hemen elini çekti ve " Bunlara kafanı yorma, sen o kızı nasıl kendine çekeceğini düşün." kafamı salladım ve odadan çıktım. Demek Mia doğruyu söylüyordu demek her şey yalandı. Babamın sürekli böyle konuşmasından anlamalıydım aptal ben. Hemen odama gittim ve direk yatağıma yattım uyumam gerekiyordu.

Afra'dan 

Aradan bir kaç gün geçmesine rağmen biz bir türlü ne olduğunu bulamıyorduk. Elime alınca gelen o yoğun hissi tarif bile edemezdim. Sanki birisi beni oraya doğru çekiyordu. Bu taş neyin nesi böyle. Okula uzun zamandır gitmiyorduk. Hepimiz düşünür iken ben taşı almak için eğildiğim zaman babamın bana vermiş olduğu kırmızı kolye dışarı çıktı umursamadan taşı elime aldım ve taş kendime yaklaştırdıkça parlamaya başladı. Kolyem de sanki o taş ile bir olmak için can atıyor gibiydi. Kolyem ile taşı birleştirdim ve kendimi beyaz bir yerde buldum. Burası da neydi böyle etrafımda bir anda bir kaç kişi belirdi aralarından biri dikkatimi çekmişti yaşlıydı ama o kadar güzeldi ki bir ara kendime benzetmiştim. Tanıdık birilerini sesi ile kendime geldim arkadaşlarım bana endişeli bir şekilde bakıyordu. Didem tabi ki durmadan soru soruyordu "ne oldu, ne gördün, iyi misin, neden konuşmuyorsun kızım cevap versene." tam Dideme cevap verecekken telefonum titredi bir baktım gizli numaraydı. Şöyle yazıyordu:

Bilinmeyen Numara: Acil senin ile konuşmamız gerekiyor çok önemli istediğin yerde istediğin zamanda ve yanında arkadaşlarını getirebilirsin. Fazla zamanımız yok çabuk olmalısın.

Hepimiz birbirimize baktık ve aklımızda bir kaç soru vardı bu kimdi, neden bizi çağırıyor ve ne için hepsi kafamızı kurcalamıştı.

Element Krallığının Son UmuduWhere stories live. Discover now