•Yeni kitap• Güz Gülleri•

2.1K 84 1
                                    

Herkese merhaba!

Evet bu bölüm değil, bir yıldır haberini verdiğim Güz Gülleri tanıtım bölümü ile yayında. Fantastik ve bir o kadar da içimize işleyecek bir hikaye. Umarım sizde en az benim kadar seversiniz. Her salı bölümler gelecek. Sizinde benimle birlikte bu yolda olmanızı çok isterim!

Tanıtımı hemen buraya iliştiriyorum. Profilimden kitaba ulaşabilirsiniz!

GÜZ GÜLLERİ TANITIM

Saçlarımı ıslatan yağmur, öyle asi öyle öfkeliydi ki, sanki tüm öfkesini benden çıkarırcasına tenimi dövüyordu. Sonbaharın geldiğini haber veren ağaç yaprakları birer birer terk ediyordu ait oldukları dalları, tıpkı benimde ait olduğum yeri terk ettiğim gibi.

Ben Güz.

Bembeyaz bir sayfanın üzerine düşmüş turuncu yaprağım. Hiçbir yere ait değilim. Çok eskilerde, bir yerlere aittim.

Şimdi ait olmadığım bu yerde, ait olmaya çalıştığım bir hayatım var. Yirmi beş yaşındayım bir mesleğim var, istediğim her şeyi elde ettim. Tek bir şey dışında: Aşk.

Aşk hiçbir zaman kıyılarıma uğramadı, uğradıysa bile ben onu kıyıma almadım. Kendimi öyle kapatmıştım ki, istediğim tek şey başarılı olmaktı. Bugün arkama baktığımda değmemiş diyemiyordum ama yazık olmuş diyebiliyordum.

Aşk da istemiştin, kendine haksızlık etme Güz dedi iç sesim.

"İstememiştim." dedim hala uzun uzadıya bir yolu yürüyordum. Karşıya geçmek için tam bir adım atmıştım, gözleri kör eden o yağmurun, şimşek seslerinin arasına bir araba fren sesi karıştı. Korkuyla geri çekildiğimde her şey geçti, çünkü araba çoktan durmuş dururken de koluma çarpmıştı. Acıyla ve adrenalinin verdiği etkiyle çığlık attım. Arabanın kapısı açıldığında, bakışlarım bana çarpan kişiye düştü. Önce simsiyah postallarını gördüm, sonrasında hafif dar siyah pantolonunu, içine giydiği siyah boğazlı kazağı ve kollarını saran siyah ceketinden sonra gözlerim sonunda aradığı durağı bulmuş olacak ki, yüzüne baktım.

"Önünüze baksanıza!" diyerek sitemle önüme gelen saçımı geriye attım. Kolum çok acıyordu. Arabanın kapısını kapatıp aynı sakinlikle bana doğru yürüdüğünde gerildim. Yüz hatları çok karakteristikti. Simsiyah saçları bronz teninin aksine masmavi gözleri vardı.

"Bir şeyiniz var mı?" dedi yalandan bir ilgiyle.

"Bir şeyim yok." dedim kaskatı bir sesle. Adam alayla gülümsedi.

"Hiç öyle görünmüyor," dedi kolumu işaret ederek.

"Siz önünüze bakın da daha büyük kayıplara sebebiyet vermeyin." dedim aynı katılıktaki sesimle. Genç adam kaşlarını çattı.

"Gerçekten bir şeyiniz yokmuş." dedikten sonra başını iki yana salladı. "İyilik edip soranda kabahat." deyip arkasını döndüğünde seslendim.

"Sizin iyilik ettiğinizi sandığınız şeyi ben bir yabancıya bile yapmam, iyi günler dilerim. Gerçi sizin için zor olsa gerek." deyip arkamı döndüğümde kolumdan çekilmemle acı aniden nüfuz ettiği için çığlık attım. Ama karşımdaki adam öyle bencildi ki, kendi istediğini alırken canımı acıttığını fark etmiyordu.

"Ne demek istediniz?" dediğinde alayla güldüm. Canım çok yanıyordu.

"Kolumu bırakın." dedim tıslar bir şekilde. Gözleri gözlerimden çekilip tuttuğu koluma kaydığında elini hızla çekti.

"Kusura bakmayın fark etmedim." dediğinde alayla güldüm, kolumu tutuyordum.

"Şaşırmadım." dediğimde kaşları çatıldı, o sırada trafik yoğunlaştı, kornolar arttı.

"Gitseniz iyi olur." dedim ve arkamı dönüp yolumda ilerlemeye devam ettim. Lakin az önce bana çarpan arabada benimle aynı hızda ilerlemeye devam ediyordu.

Kafamda dolanan sorunların arasına bir de bunu mu eklemek durumunda kalacaktım?

"Arkadaşım rahat bıraksana beni!" diye bağırdığımda yolu bitirmiştik, evimin bir alt sokağındaydık. Lakin gitmediği sürece evime gitmeye niyetim yoktu. Ne olduğu belli değildi.

Arabadan tekrar indi, "Sorumu cevaplamadınız." dediğinde şokla ona baktım.

"Bu nasıl bir merak duygusu?" dedim boş bulunarak.

"Cevap verir misiniz? Neden öyle düşündünüz?" dedi sakince.

"Neden mi? Kendi bildiğini okuyan kendi istekleri olan bencil olan hiçbir insan mutluluğu yakalayamaz da ondan." dediğimde kaşları şaşkınlıkla çatıldı. Ben dikenliydim ve dikenimi batırmaktan da çekinmezdim.

"Öyle olduğumu düşünmüyorum, iyi günler dilerim." dedikten sonra geldiği gibi şaşırtıcı bir şekilde gitti.

"Allah'ım ne garip insanlar var ya." diye söylenerek evimin olduğu sokağa saptım.

Evimi gördüğümde gözlerimin önüne yaşadığım her şey geldi, bu evde annemi kaybettiğim, bu evde babamı kaybettiğim, bu evde aldatıldığım.. hepsi her gün olduğu gibi gözlerimin önüne geliyor gözlerimi başka her şeye kapatıyordu, gözlerimin buğulanmasıyla yutkundum.

"Geçti." dedim kendime çünkü başka kimse yoktu bana bunu söyleyecek. Ben yalnızdım, yalnız olmayı kendim seçmiştim. Ben kimsenin hayatında istemediği, dışladığı o çocuktum. Bana bu hayatta bir yer verilmemişti, ben kendim kazıya kazıya bir yer edinmiştim.

Eski evimin kilidini açtım, holden içeri girdiğimde yerdeki yapraklar bile annemin bana zulmünü anlatıyordu. Annem beni hiç sevmedi, bir gün başımı okşamazdı ama her gün saçlarımı çekerdi. Annem ve babam öleli on gün oluyordu, on gündür hiçbir şey hissetmiyordum. Ölene kadar bana öyle çok çektirmiştiler ki, annemde babamda üzerimde küçüklükten bu yana deneyler yapardı, bunları not alır tepkilerime göre başkalarına ya uygular ya uygulamazlardı.

Ben hiçkimsenin sevmediği, hiçbir yere ait olmayan, kendi ailesinin bile kızı olarak görmediği biriydim. Ben siliktim, ben yoktum. Ben denek 2134 iken şimdi kendimi var etmiştim.

Ama ruhumu onaramadım.

Belki de şimdi önüme bakabilirdim.
••

BEGONVİL|| YARI TEXTİNGWhere stories live. Discover now