2. Bölüm

34.3K 1.7K 393
                                    

Merhaba, begonvillerim.

Yeni bölümümüze hoşgeldiniz.

Keyifli, mutlu ve bolca sağlıklı okumalar.

Bölüm Şarkısı: Eternity and a day:2 by the sea.
**

Aşk için en fazla ne yapabilirdiniz, aşk için en fazla ne yapılırdı? Aşk için ölünmediğini biliyoruz, aşk için yaşanırdı. Ama aşk için başka ne yapılırdı, aşk için gururunuzdan vazgeçer miydiniz?

"Aşk deliliktir, biz delinin delisiyiz." diyen Mevlana ne kadar da doğru söylemişti.

"Başına bela alacaksın, Tanem." dedi Nur edişeli sesi ile. Başımı hızla iki yana salladım. Aynadan kendime baktım: Mürdüm rengi vücudumu saran askılı saten bir elbise giymiş boş kalan boynuma kolye takmıştım.
Sarı omuzlarımda olan saçlarımı topuz yapmıştım. Yaptığım makyaj ile oldukça göz alıcı görünüyordum. Ela gözlerimin iç tarafına beyaz kalem çekerek, iyice belirtmiştim. Kirpiklerimi rimel ile hacimlendirmiş, dudaklarıma mürdüm bir ruj yerleştirmiştim.

"O beni başına bela alacak tatlım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"O beni başına bela alacak tatlım." dedim Nur'a dönüp yanağından makas alarak. Masanın üzerinden ufak el çantamı kapıp içerisine para ve telefonumu koydum.

"Adam tehlikeli, hafife alıyorsun." dedi aynı şekilde.

"Hafife almıyorum, ama onu seviyorum." dedim hafifçe tebessüm ederek.

"Onu tanımıyorsun bile!" diye bağırmasıyla, kızgınca ona baktım.

"İyi işte, tanışıyorum." deyip hızla evden ayrıldım. Saatimi kontrol ettiğimde sekiz buçuğu gösteriyordu. Geç kalmış olmama sevinmiştim, sonra gelerek dikkatini orada olmaktan daha çok çekerdim.

Taksiye bindiğimde önce telefondan benimkine baktım,  mesajlarıma görüldü bırakmış cevap bile yazmamıştı. Gün içerisinde kurduğum sisteme girmeye çalaşan hackerlardan anladığım kadarıyla numara sahibini arıyordu. Ama çok beklerdi, ben işimin piriydim.

Sergi alanın önüne geldiğimde taksiye ücretini ödeyip indim, sergi için oluşturduğum kimlikle aldığım davetiyeyi görevliye uzattığımda: "Hoşgeldiniz, Deniz Hanım." dediğinde Deniz'in tanınan biri olduğunu fark etmiştim. Eh şansımıza küstü, umarım çaldığım davetiyesiyle bir sorun çıkarmazdım. İçeri girdiğimde ilk fark ettiğim şey klasik müziğin ruhuma işlemesiydi. Öyle naifti ki, tüm sergiyi gezmemi istememi sağlıyordu lakin oldukça kalantor, yani kodaman tipleri gördüğümde sinsi gülümsemem yüzümdeydi. Gözlerim benimkini arıyordu. Onu göremediğim için hafifçe ilerledim, garson içki servisi yapıyordu, tuttuğu tepsiden şampanya alıp dumanlı bir resmin önünde durdum. Resimi inceledim. O sırada arkamda bir hareketlilik hissettiğimde O'nu gördüm, Andaç Haznedaroğlu'nu. Karizmanın resmini, kahramanlığın resmini. Bu sergideki en güzel resimdi hemen sağımdaki ayaklı masada oturan adam. Hızlı adımlarla ikinciye düşünmemem gereken bir şey yaptım, onun yanından geçerken ayağım takılmış gibi yaptım: "Ah!" diye hafifçe acıyla inlediğimde elimde şampanya üzerine dökülmüştü, kolları beni tutmak üzere belimi sarmıştı.

Haki yeşili gözleri kontrollü bir şekilde yüzümü tarıyordu, lakin üzerine dökülen şampanyayı fark etmesi ile iki saniyelik o romanlara konu olan bakışmamız son buldu. Öfkeli bir ifade ile bana baktığında ona masumca gülümsedim.

"Özür dilerim." dediğimde alayla güldü.

"İsteyerek yapmadınız." dedi sert bir sesle, 'Keşke isteyerek yapsaydın.' der gibiydi.

Kesinlikle isteyerek yapmıştım.
*
Bölüm sonu.

Her zaman dediğim gibi: "Aşk bir büyüdür, eğer sizi bulmadıysa henüz büyücünüzle karşılamamışsınızdır."
-Merve Mat.

BEGONVİL|| YARI TEXTİNGWhere stories live. Discover now