18. Bölüm | Gittim Geldim

566 43 28
                                    

***

"Seni yiyeceğim."

Allah'ım sen benim aklıma mukayyet ol. Daha demin smack down yaptığım cadı yine gelmişti. Adamda sabır da bırakmadı.

"Bana bak cadı yeter artık bıktım. Rahatsız etmeye başladın artık. Tamam seninle dövüşmek güzeldi ama artık sarmıyor be kanka."

"Ne demek sarmıyor?"

"O demek işte."

"Sen bilirsin Ömer Akın Karahan! Bunu sen istedin" deyip kara ve koskocaman elleriyle yüzümü kapattı. Ellerini yüzümden geri çektiğinde bir uçurumun kenarında olduğumuzu fark ettim.

"Neredeyiz?"

"Görmüyor musun? İtersem düşeceksin."

"E yani?"

"Seni itmeyeceğim ama seni burada bırakacağım. Ne yaparsan yap sakın uçurumdan düşme. Sadece uçurumdan düşmemek değil. Bir an önce uyanmaya çalış. Yoksa öleceksin."

"Niye?"

"Bu gördüğün bir rüya. Ama hayatın bu rüyaya bağlı."

"Yine lanet bir rüya. Ne kadar mutlu oldum bilemezsin. En son uğur böceği yiyordum."

"İster uğur ister hamam böceği ye. Buradan kaçmanın bir yolunu bul."

"Umarım bu sefer su aygırı çingenesi boku yemem."

Cadıya döndüğümde cadı yoktu. Artık in mi cin mi cadı mı yaratık mı şeytan mı ne olduğu belirsiz bu şey beni bu uçurumun başına bırakıp gitmişti.

Şansıma küfredip burayı gezmeye başladım. Etraf yemyeşildi. Ev yoktu. Kimse yoktu. Ne yapacağım burada bir fikrim de yok. Sadece kuş cıvıltıları ve rüzgar sesi vardı. Biraz daha gezdiğimde ırmağın sesi geliyordu. Karım olan değil. Su olan.

Ha! Bu arada karım olan Irmak nerede? Geçen rüyamda Barış'ı herifi sanıyordu. Ama Irmak'ın kocası benim. Ya şimdi de Barış ile beraber gezip aşk yaşıyorlarsa? Bilinç altım gerçekten çok kötü bir durumdaydı. Bu gördüğüm rüyalar hiç mantıklı değil. Ayrıca o cadıyı gerçekten gördüm ve dövdüm. Muhtemelem şizofreniyim.

Irmağa vardığımda bir ağacın altına oturdum. Hoş bir rüzgar yüzüme vuruyordu. Susadığımı hissetmiştim. Irmağın kıyısına diz çöküp avucumla suyumu içmeye başladım. Susuzluğumu giderdiğimde suyun üzerindeki yansımama baktım. Suyun ardındaki yansımama biri daha bana eşlik ediyordu. Irmak... Su olan değil karım olan.

Arkamı döndüğüm gibi bacaklarına sarıldım. Tanıdık birini görmek çok rahatlatmıştı beni.

"Hey, sen! Ne yaptığını sanıyorsun?" Irmak'ın sesi olduğundan kalın çıkıyordu. Kendi sesi olduğu belliydi ama olduğundan çok daha kalındı. Ve de sert... Irmak beni korkutuyorsun.

"Irmak? Akın ben. Ömer Akın. Kocan olan. Hatırlamadın mı?"

"Benimle taşak geçmeyi bırak. Senin gibi bir aptalla asla evlenmem. Ayrıca zaten evliyim ben."

Ağzım beş karış açık gözlerimi kırpıştırarak şaşkın şaşkın Irmak'a baktım. Daha demin küfür etti... Irmak bana küfür etti. Hem ne demek evliyim? Yine Barış benden önce mi kapmıştı karımı?

Tekrar Irmak'ın ayaklarına kapandım. Ve yalvarmaya başladım.

"Irmak vallahi billahi tillahi ben senin kocanım. Yemin ederimki bu ay evlendik seninle."

TOPÇU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin