6|Gölet

3.7K 399 182
                                    

 
Bölüm şarkısı; Dark Horse

İyi okumalaaar, oy ve yorum atarsanız beni çok mutlu edersiniz<333

   Jimin, kraliçeyle vakit geçirdikten sonra kış bahçesinde biraz oturup güzel havada kuşların cıvıltısını dinlemişti gün boyu, gökyüzü turuncuya boyanmışken canı sıkılınca kraliçeye haber verip ejderha göletine gelmişti. Maharanın içindeki bu güzel görüntü onu cidden mutlu etmişti, etrafta büyük-küçük her türden ejderha vardı. Maharanın içi karanlık değildi, etraftaki özel taşlar sayesinde her yer ışıl ışıl ve göz kamaştırıcıydı.

  Etrafa bakmayı kesip kıyafetlerini teker teker çıkarıp bir kayanın üzerine bırakmıştı. Ejderhalar ondan korkmuyordu, veya ani tepki vermiyordu çünkü bu zamana kadar tek bir zarar görmemişlerdi ve bu da onların kurtlara karşı uysal olmalarını sağlamıştı.

  İlk önce ayağını sokup suyun soğukluğunu bakmıştı, girmek için çok uygundu, ılıktan biraz sıcak sayılırdı su. Bedenini tamanen içeri soktuğunda rahatladığını hissetmişti, harika hissediyordu kendini. Kafasını suyun içine sokup çıkararak saçlarını geriye doğru atmıştı.

  Gördüğü oyun oynayan minik ejderhalar ile o tarafa doğru ilerlemişti, buraya gelmeden önce hayatında hiçbir kere ejderha görmemişti. Gözüktüğünden daha tatlı ve büyüklerdi. Minik ejderhalar onu görünce etrafını sarmıştı ve Jimin'in kıkırdamasına sebep olmuşlardı. Bir tane ejderhanın tüylerini okşayıp yanaklarını avuçlarken, kendi yüzüde şekilden şekle giriyordu. "Sen çok tatlısın ama~"

  Ejderha sevinç çığlıkları atarken Jimin de ona gülüyordu. Onunla oynamaya devam ederken arkasında duyduğu sesle hemen o tarafa dönmüştü, gördüğü ise bir hiçlikti. Baktığı tarafta hiçbir şey yoktu.

  Tekrar önüne döneceği sırada beline dolanan kollarla irkilmişti. Tam çığlık atacağında ağzına yerleşen ellerle bu isteğini yerine getirememişti. Aldığı tanıdık ferah feromonlarla bu kişinin Jungkook olduğunu anlamıştı. Şu ana kadar nasıl feromonlarını almadığını düşünürken küçüklük zamanlarında eğitildikleri gelmişti aklına. Sıcak bedenin göğsüne yaslanmışken ağzındaki el yavaşça geri çekilip kulağına fısıldamıştı. "Sakin ol, benim."

 "Sen burada olduğumu nereden biliyorsun?"

"Annem buraya geldiğini söyledi."

   Jimin kafa sallayıp kafasını eğdiğinde oldukları konumu yeni yeni fark etmeye başlıyordu. Kendisi çırıl çıplaktı, belindeki ve arkasında hissettiği teninde giyinik olduğunu hiç sanmıyordu. Kafasını yavaşça arkasına çevirip kırmızı yanaklarıyla Jungkook'un irislerine bakmıştı. "S-sen çıplak mısın?"

   Jungkook sırıtarak kafa salladığında Jimin bedeninden bir titreme dalgası geçtiğini hissetmişti. Geri çekilmeye çalıştığında belindeki kollar onu daha da sıkı tutmaya başlamıştı.  Boynu ve kulağı arkasında hissettiği sıcak nefesler tüylerini diken diken ediyordu. "Nereye gidiyorsun?" dedi Jungkook boğuk sesiyle. Jimin yutkunarak titrek bir nefes verdi. "G-giyineceğim."

Jungkook ince beli okşarken vitanın beyaz boynuna burnunu sürtüyordu. Kokusu yaz bahçelerini andırıyordu, Jungkook yazı sevmezdi fakat vitanın kokusu sayesinde onu da sever olmuştu. Vita onu çok etkiliyordu, bunu içinde gürleyen deltasından da anlayabiliyordu. "Biraz bekleyemez misin?"

  Jimin gergince gülümseyip kafasını olumsuz anlamda salladı. "H-hayır ben acıktım." (Y.n; de artık kekeleme canımın içi.)

  Jungkook vitanın değişen feromonlarıyla yalan söylediğini anlayıp küçük bir kıkırtı salmıştı. Vitayı belindeki elleri sayesinde düz çevirip önüne düşen saçları elleriyle kulağının arkasına atmıştı. "Acıkmadığın farkındayım, niye bana yalan söylüyorsun vitam?"

Euphoria |Jikook Where stories live. Discover now