DG - 8

33K 1.5K 22
                                    




"Gezegenimizde hayat olduğunun en sağlam kanıtı sendin."



Akın ne demek istiyordu? Zavallı beyni şu anki yakınlıkları yüzünden durmuş gibiydi. Sanki o belirli bir mesafeye geldikten sonra beyni otomatik olarak stop tuşuna basılmış gibi işlevini yitiriyordu. Nefesini bilerek mi yoksa istemeden mi yüzüne bırakıyordu emin değildi. Tek emin olduğu hiç de iyi durumda olmadığıydı. Fırın saatinin sesiyle Akın geri çekildi. Ağzının içinde küfüre benzer bir şeyler gevelemişti. İçinden fırına teşekkür etti, tam zamanında çalmıştı zira istemediği şeyler olabilirdi. Ya da çok fazla istediği mi demeliydi? Bazen kendini kaybediyordu.

Akın bu hafta bittikten sonra bunun acısını çıkaracaktı elbette. Bir süredir hayatında kadın olmamıştı, bu halinin başka bir nedeni yoktu. Yoksa zor durumdaki genç bir kıza yardım edip evini açmışken onu mutfakta sıkıştırmasının hiçbir etik noktası yoktu. Tek açıklaması buydu. Otokontrolü kaybetmeye alışkın değildi. Lara söz konusu olduğunda çok övündüğü kontrolünden eser kalmıyordu. Fırından tavuğu çıkartıp dumanını kokladı.

"Enfes kokuyor." Tavuğu masanın üzerine bıraktı. Lara da usulca ocaktan pilav tenceresini getirdi. Akın, kendini hemen toparlayabiliyordu ama Lara bu konuda henüz o kadar başarılı sayılmazdı. Zaten umursamaz davranmak hiçbir zaman ona göre değildi. Akın ustaca böldüğü tavuktan bir parçayı kendi tabağına diğerini Lara'nın tabağına bıraktı.

"Bakalım tadı sözünü ettiğin kadar güzel mi?" Tavuğu kesip bir parçasına çatalını batırdı ve üfledikten sonra ağzına attı. Kabul etmeliydi ki çok lezzetliydi. İyi pişmişti. Dışındaki çıtırlığa rağmen içi yumuşacıktı. Özellikle sosu çok hoş bir tat bırakıyordu.

"Imm, harika!" dedi samimiyetle lokmasını yuttuktan sonra.

"Biliyorum." dedi Akın ukalaca sırıtarak. Lara için onun mütevazilikten uzak bu tavrı artık şaşılacak bir durum değildi. Bu yüzden sadece tebessüm etti ve yemeğine devam etti. Keşke eve geri dönselerdi. Burada Akın'la baş başa kalmak istemiyordu. Üstelik Yasemin'in imaları yüzünden de çekiniyordu. Onca yalanlamanın ardından hakkında kötü bir izlenim bırakmak istemezdi. Hoş her ne düşünürse düşünsün bir önemi olmamalıydı. Çünkü bir süre sonra muhtemelen unutulmuş olacaktı ama olsundu. Dışardan bir kişneme sesi gelince çatalı bıraktı. Gözleri heyecanla parıldamıştı.

"Burada at mı var?" derken heyecanı ses tonundan anlaşılıyordu.

"Evet." derken Akın'ın sesinde yerli yersiz bir sertlik vardı.

"Çok severim atları sonra bakabilir miyim? Lütfen Akın." Ellerini çenesinin altında kenetlemiş gözleri beklentiyle bakıyorken Akın nasıl hayır diyebilirdi ki? Hayır derse üzülecekmiş hatta ağlayacakmış gibi duruyordu.

"Tamam. Yemekten sonra bakarız." dedi isteksiz olduğu belli olan bir sesle ama Lara bunu anlamayacak kadar çok sevinmişti. Ellerini sevinçle çırptı. Çocuklar gibi şendi.

"Yaşasın!"

***

Lara yemekten sonra masayı toparlayıp bulaşık makinesini doldurdu. Akın yemeğin büyük kısmını üstlendiğinden Lara yemeğin ardından onu mutfaktan kovmuştu. Atlara karşı büyük bir sempati besliyordu. Aslında birkaç yıl evvel at Armina'yı üzerinden attıktan sonra bir daha binme fırsatı olamamıştı. Armina o günden beri at kelimesini duyduğu an yüzünün rengi değişiyordu. Arkadaşı aklına gelince birden durgunlaştı. İlk kez bu kadar uzun zaman ayrı kalmışlardı. Sırdaşını çok özlemişti. Keşke burada olsaydı da ona akıl verebilseydi. Akın konusu öyle karmaşıktı ki.

Damatsız Gelin (Damat Serisi 1)Where stories live. Discover now