Gözlerimi açtığımda acıdan her yanım sızlıyordu.
Çevremde kimsenin olmadığını görünce yatakta yavaşça doğruldum.
Dışarıdan duyduğum savaş sesleri esnasında üstüme baktım.
İyi gibiydim.
Derin bir nefes verdim ve Aksel'i düşünmeye başladım.
Şu an çok korku, endişe, heyecan gibi duyguları aynı anda yaşıyordu.
Gözlerimi kapattım ve ne düşündüğünü öğrenmeye çalıştım.
"Bu kadın beni öldürecek."
Kafamda yankılanan Aksel'in sesi ile sessizce yutkundum.
O kadının kim olduğunu bilsem onun zihnine girip fikrini değiştirmesini sağlayabilirdim.
Hızla yattığım yerden kalktım ve koşarak üst kata çıktım.
Canım yanıyordu fakat bunu düşünecek bir zamanda değilim.
Çevrede silah tarzı bir şeyler ararken Aksel'in çantasının yanında kanlı bir ok gördüm.
Bu ok, beni yaralayan oktu. Eminim.
Oku aldıktan sonra koşarak bininci kata çıktım ve sarayı korumak için ok atan Artemis'in avcılarına baktım.
"Biriniz bana çabuk yay versin." dedim.
Herkes şaşkınlıkla bana bakarken sarışın bir avcı bir yay verdi.
Bir şey demeden camın yanına yaklaştım ve Aksel'i aramaya çalıştım.
Phobe'nin Aksel ile uğraştığını gördüğümde kaşlarımı çattım.
Phoebe, Uranus ile Gaia'nın çocuğudur. Phoebe, karanlık ve gizemi temsil eden bir titandır.
Geleneksel olarak ayla ilişkilendirilen Phoebe ayrıca Apollo, Hekate ve Artemis'in anneannesidir.
Koios'tan Leto ve Asteria'yi doğurmuştur.
Delphi tapınağı ona ait olduğunu fakat torunu Apollon'a doğum gününde hediye olarak devir ettiğini duymuştur.
Ayrıca iyi bir kahin olarak geçiyordu. Umarım birazdan başına gelecekleri de tahmin edebilmiştir.
Oku yaya geçirdikten sonra Phobe'ye doğru hedef aldım.
Tam Aksel'e zarar verecek Phobe'nin göğsüne oku attım.
Phobe vurulmanın verdiği etki ile sarsılırken onun vurulması ile herkes birkaç saniye durmuştu.
Herkes bana bakarken "Bu savaş bensiz olmazdı." dedim.
Kronos ile göz göze gelince alayla güldüm.
Kendisinin torunu oluyordum.
Kenarda duran kılıçlardan birini aldım ve saraya yakın olan bir kiklopa baktım.
"Sizden nefret ediyorum, iğrenç yaratıklar." dedim ve koşarak camdan kiklopun üzerine atladım.
Kiklop bu duruma sinirlenirken alnının ortasındaki göze kılıcımı sapladım.
Kiklop acıyla dizlerinin üzerine düşerken yere atladım.
Yanıma koşarak gelen Aksel'e baktım. Üstü başı kan içindeydi.
Endişeyle "Yaralandın mı?" diye sordum.
"Yüzeysel birkaç şey var." diyen Aksel'e "Metehan nerede?" diye sordum.
"Güvenli bir yere kapattım." diyen Aksel ile kafamı anladım diye salladım.
"Alya yıllardır uyuyorsun." diyen Aksel'e "Ne?" diye bağırdım.
"Yıllardır uyuyorsun." diye tekrar eden Aksel'e "Bu nasıl olur?" diye sordum.
"Ok, zehirliymiş." diyen Aksel'in üzerine Phobe'ye baktım. Durumu kötü gözüküyordu.
"Peki ama kamptakiler ne oldu? Onlar öldü mü?" diye sordum.
"Tabii ki hayır. Olimpos'ta zaman Dünya'ya göre hızlı akar. Dünya'da..." diye açıklama yapan Aksel'i durdurdum.
"Çemberin çatlamasına kaç gün kaldı?" diye sordum. Önemli olan buydu.
"Bir gün kaldı."
Duyduğum bu cümle kafamda yankılanırken "Savaş yarın olmadan bitmeli. Yoksa kamptaki herkes ölümle karşı karşıya kalır." dedi Aksel.
"Alya, dikkat et!" diye bağıran Hades ile ne olduğunu anlamak için çevreme baktım.
Bana doğru gelen Kronos'un önüne geçen Hades, Kronos'un kaldırmış olduğu kılıcını miğferi ile durdurmuştu.
Hades'in arkasına pısarken Hades, "Aksel, Alya'yı saraya götür ve konuştuğumuz işi halledin." dedi.
Neyden bahsettiklerini merak ederken Aksel elimden tuttu ve "Hadi." dedi.
Aksel ile saraya koşarken Hades'e baktım.
Kronos ile büyük bir savaşa tutunmuştu.
"Lütfen ona bir şey olmasın." diye mırıldandım.
Hades'e zarar gelmesini istemiyordum. Ne kadar kabullenmesi zor olsa da o benim babamdı.
DU LIEST GERADE
Çember Kırılana Dek 2
FantasyMitolojik yaratıkların günümüzde de olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Peki mitolojik yaratıkları görememe sebebimiz gözümüzü kapatan bir perdeyse? Mitolojik yaratıkları gördüğünü söylediği için ailesi tarafından doktora götürülen Alya gözünde perde ol...