Kapı kırılırcasına tıktıklanırken Metehan kapıyı açtı.
Tahminimce yirmi yaşlarındaki bir genç, "Çember kırılacak. Bir dakikadan az vaktimiz var." dedi.
Polat Bey, "Daha çok karışması lazım ama başka bir seçenek yok." dedi ve eldiven giyerek kazanın iki yanından tuttu.
Kazanı kaldırarak ana binadan çıkaran Polat Bey, çatlak yerlere iksiri döküyordu.
Masadan kaseler alıp yardıma gidecektim ki çemberi kırmaya devam ettiğimi fark ettim.
Metehan'a kaseleri verdim ve "Polat Bey'e yardım et. Çember kırılmadan onarın." dedi.
Metehan beni kafasıyla onayladıktan sonra yardıma gitti.
Çemberin dışında insanların kokusunu alan etobur canlılar ile mücadele verenlere baktım.
Onlar da daha fazla dayanamazdı.
Endişe ile gözlerimi kapattım. Galiba ne olacağına bakamayacağım.
Yaklaşık iki dakika boyunca gözlerimi kapatmama rağmen bir şeyler olduğuna dair ses duymayınca gözlerimi açtım.
Çember kendini yenilerken tüm çatlaklar geçmişti.
Polat Bey'e baktım ve "Hala çemberi kırıyor muyum?" diye sordum.
Polat Bey gülümseyerek "Hayır." dediğinde binadan çıktım.
Bana doğru gülümseyerek hızla gelen Aksel'i gördüğümde onu beklemek için çok sabırsız olduğumu biliyordum.
Koşarak Aksel'in kucağına atladım ve bacaklarımı beline doladım.
Aksel düşmeyeyim diye ellerini bacaklarıma yerleştirdi ve bir anda beni çevresinde döndürmeye başladı.
Gülerek "Dur, yapma. Çok kan verdim, biraz daha döndürürsen şurada bayılırım." dedim.
Aksel döndürmeyi durduğunda mutlulukla "Başardık." dedi.
"Evet, birlikte başardık." dedim.
Aksel bu dediğime gülümserken yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Seni çok seviyorum ölü adam." dedim gülümseyerek.
Aksel, "Artık ölü değilim, Alya. Oldukça canlı ve yanınızdayım." dedi.
Bu dediği beni içimi ısıtırken Aksel gözlerimin içine baktı.
Herkes kendi kafasında zaferi kutluyordu. Bence bu yapacağımı fazla kişi görmezdi.
Aksel gözlerimin içine bakarken gözlerimi kapattım ve dudaklarımızı birleştirdim.
Aksel bu hareketime önce gülümsese de sonra öpüşüme karşılık verdi.
Tüm vücudumu bir ateş kaplarken Metehan'ın "Ben açım!" sesi dibimizden gelince Aksel'den ayrıldım.
Dibimizde durmuş bize sırıtarak bakan Metehan'ı gördüğümde "Neden, Metehan? Neden? Neden her seferinde en romantik anınızı bozuyorsun?" diye sordum.
Aksel beni yere indirirken Metehan, "Çünkü acıktım. Hadi ama çocuklar çok yoruldum. Açım." dedi.
Metehan'ın gelmesi bir yandan iyi olmuştu. Çevremizdeki insanların bize baktığını böyle fark etmiştim.
"Ulan Olimpos zamanına göre yıllardır savaştayım. Alya yaralandı, savaştı ve sen oturduğun yerden yoruldun mu?" diye sordu Aksel.
"Ama zindandayken seni sayıkladım. Yorulmuş olmam normal." diyen Metehan'a gülerken "Madem çember kırılmadan yetiştik. Titanları yendik. Birkikteyiz. Bir zafer kutlaması yaparız." dedim.
Metehan heyecanla "Yemekli bir zafer kutlaması mı?" diye sorunca "Yemekli bir zafer kutlaması." dedim.
Gülümseyerek "Artık galiba mutlu son oldu." dedim.
Biz buna gülümserken koşarak gelen Erdem Bey'e baktım.
Üzgündü, bir sorun vardı.
"Roksana'yı kaybettik." diyen Erdem Bey ile herkesin kafası öne eğilmişti.
Aksel'e fısıldayarak "O kim?" diye sordum.
"Sentor." diye cevap veren Aksel ile sessizce yutkundum.
Bu işler o kadar karışıktı ki daha adını bilmediğim sentoru kaybettim diye üzülüyordum.
Hakkı Bey bize baktı ve "Herkes yoruldu. Hadi gidip dinlenin. Yarın Roksana'nın cenazesi olacak." dedi.
Aksel elimi tuttuğunda Metehan'a "Sen yiyecek bir şeyler alır mısın? Biz kulübeye geçelim." dedi.
Metehan, "Tamam." deyip yanımızdan ayrılırken Aksel ile yürümeye başladık.
Kulübeye gidip sıcak bir duş almak istiyordum.
"Mutlu son olamadı galiba." diyen Aksel'e "Daha değil, yapmamız gereken birkaç iş daha var. Sonrasında mutlu son olacak." dedikten sonra içinden "Umarım." diye geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember Kırılana Dek 2
FantasyMitolojik yaratıkların günümüzde de olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Peki mitolojik yaratıkları görememe sebebimiz gözümüzü kapatan bir perdeyse? Mitolojik yaratıkları gördüğünü söylediği için ailesi tarafından doktora götürülen Alya gözünde perde ol...