35.Bölüm

4.8K 619 486
                                    

BU BÖLÜM İTHAFIMIZ SEVGİLİ   havakby   A GELSİN. CANIM DESTEĞİN VE GÜZEL YORUMLARIN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. İYİ Kİ VARSIN ❤️🙏🥰



"Hey Maddie!" diye seslendi sekreterlerden biri. Minyon bedeninde, upuzun güneş sarısı saçları lüle lüleydi. Yüzünde askılı mini elbisesine uygun, kırmızı kedi gözlükleri vardı ve ajansın bir numaraları dedikodu uzmanıydı. Madison'ın masasının yanından geçerken yavaşladı.

"Bay Pedro seni odasına istedi. Acil olduğunu söyledi."

"Şu metin çıktılarını alır almaz hemen gidiyorum. Bu arada Lola, Gena'yı gördün mü?"

"Öğlen paydosundan sonra geri dönmedi. Neden?"

"Böyle ortadan kaybolması tuhaf."

"Şu fotoğrafçı çocukla çıkmaya başladığından beri her fırsatta ortadan kaybolmak için bir bahanesi oluyor."

"Sanırım haklısın."

Göz kırpıp uzaklaşan kadına tebessüm etmek zorunda kaldı Madison. Lola haklı olabilirdi ama bu durumun tuhaflığını kesinlikle açıklamıyordu. Gena asla Madison'sız öğle yemeği yemezdi. Ya da yiyeceği zaman mutlaka önceden haber verirdi.

Bu konuyu daha sonra irdelemek için zihninin gerilerine atarak, çıktılarını aldı. Daha sonra da onları bir dosyaya koymadan önce kampanya bölümüne faksladı. On beş dakika sonra Bay Pedro'nun ofisinin kapısındaydı. Kapıyı çaldı.

"İçeri gel!"

"İyi günler Bay Pedro. Beni görmek istemişsiniz."

"Ah, evet. Gelsene Madison. Otur şöyle."

Madison içeri girerek, saçları alnından arkaya doğru hafif kelleşmeye başlayan patronunun önündeki sandalyelerden birine oturdu. İki sandalyenin arasındaki sehpa üst üste yığılmış aylık magazin dergileri ve reklam broşürleriyle doluydu. Bay Pedro bilgisayarda bir şeyler yazıyordu. Masasının üstünde kağıt yığınları, kalemler, dosyalar, post-itler, fotoğraflar ve ataşlar dışında neredeyse hiç boş yer yoktu. Çocukları ve eşinin resimleri başköşesini süslüyordu. Kumsaldakini bu yaz Thiti'de çekilmişlerdi.

"Özür dilerim şu e-postayı bitirmem gerekiyordu."

"Önemli değil. Konu neydi?"

Adam gözlüklerini tepesine iterek, esmer ellerini üst üste koyup masada öne eğildi. Bu, çalışanlarıyla ciddi bir konu hakkında konuşmadan önce yaptığı bir şeydi. Madison gerildi.

"Dinle Madison. Senden ne kadar memnun olduğumu biliyorsundur umarım."

Madison suratını ekşitince gülerek, "Sanırım bilmiyorsun. Eh, o halde öğrenmiş oldun. Senden gerçekten çok memnunum." dedi.

Bunun peşinden bir ama geleceğini hissediyordu.

"Ama..."

"Yoksa bu, kovulduğumu söyleyeceğiniz kısım mı?" diyerek araya girdi Madison. Patronu onaylar gibi sessizce bakmaya devam edince de, acı gerçek bir kova dolusu buzlu su gibi tepesinden aşağıya dökülüverdi.

"Aman Tanrım. Gerçekten kovuluyorum değil mi? Buraya da beni, eşyalarımı toplamamı söylemek için çağırdınız."

"Madison? Lütfen biraz sakin ol."

Madison bu tür konuşmaların sonunun nereye varacağını gayet iyi biliyordu. Geçen seneki krizde insan kaynakları bir sürü insanı işten çıkardığında Madison anlatılanları duymuştu. Sıranın bir gün ona geleceğinden korkuyordu ve şimdi o kahrolası zaman gelip çatmıştı işte.

YILDIZ OYUNCU (Tamamlandı)Where stories live. Discover now