42.Bölüm

3.1K 506 189
                                    

BU BÖLÜM İTHAFIM SEVGİLİ  EmosSayer  E GELSİN. BEN SENİ NASIL UNUTURUM YAA 😅
CANIM DESTEĞİN VE GÜZEL YORUMLARIN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM🥰🙏

İYİ Kİ VARSIN
❤️❤️❤️




Gecenin ilerleyen saatlerinde parti tüm hızıyla devam ediyordu. Şovlar, sahne gösterileri, Rus dansçılar... sahne bir an olsun boş kalmıyordu. Misafirlerin tek bir bölgeye yığılmalarını önlemek adına kurulan üç ayrı pist de dans eden çiftlerle doluydu. İçlerinden en büyük olanının başında profesyonel bir orkestra vardı ve insanların ruh hallerine uygun parçalar çalmaya özen gösteriyorlardı.

Yemek masalarının olduğu kısım haricinde barlar, ayaklı masalar ve ayakta gezinenler için de ayrı bir garson ordusu çalışıyordu. İkram masaları sürekli yeni yiyeceklerle tazeleniyor, içki dolu kadehler su gibi tüketiliyordu. Vakit ilerledikçe gelen konukların sayısındaki artış da gözden kaçmıyordu.

Corine giderek artan kalabalığın arasında adamını gözden kaçırdığı için kendine lanetler yağdırıyordu. Troy'u da beraberinde sürükleyerek neredeyse bir saattir alanın her köşesini aramışlardı, anca adam ortadan kaybolmuştu. Lanet herif yer yarılmış da yerin içine girmişti sanki.

"Yeter artık Corine, benden buraya kadar." Troy sonunda pes ederek kendini boş bulduğu bar taburelerinden birine attı. Çok yorulmuş, ayrıca susamıştı. Barmenden bir votka-tekila istedikten sonra döndü. "Belli ki yanlış hatırlıyorsun?"

"Hayır!" diyerek inat etti Corine. "Sana oydu diyorum. Hafızam beni asla yanıltmaz. O gün köprünün yıkılmasında bir payı mutlaka olmalı. Basit bir kaza olmadığını biliyordum, biliyordum işte."

"Biraz sakin ol bebeğim. Henüz hiç bir şey bildiğimiz filan yok. İçgüdülerine inanarak o adamın kazayla bir bağlantısı olduğunu düşünsen bile elimizde bunu kanıtlayacak en ufak bir delil bile yok."

"Yine de o adamı bulmamız ve kimin için çalıştığını öğrenmemiz gerekiyor. Belki Warren'dır, ya da belki de Freeman. Onu konuşturamaz mısın?"

Troy gelen içkisinde hızlı bir yudum alarak. "Ne yapmamı istiyorsun?" diye sordu. "Adamı herkesin önünde yumruklamamı mı?"

"Neden olmasın?"

"Diyelim ki ben öyle bir şey yaptım, itiraf etmezse ne olacak?" Troy gülerken Corine öfkeyle burnundan soluyordu.

"Bu kadar sakin kalabilmene inanamıyorum. Adam buraya yeni bir komplo için bile gelmiş olabilir. En azından Nick'i bulup uyarmamız gerekmez mi?"

Troy bunu bir süre düşündü, sonra da hızla başını iki yana salladı. "Ya adam gerçek bir tehdit değilse ve yalnızca senin paranoyaklığının bir ürünüyse? O zaman Nick'in bu en güzel gecesini bir hiç için mahvetmiş olmaz mıyız?"

Corine Troy'un ona paranoyak demesine alınmamış gibi yaptı. Şu anda Nick'in gerçek bir tehlike içinde olma ihtimali varken alınganlığın sırası değildi. "Peki ya haklıysam, o zaman en yakın arkadaşını daha önce uyarmadığın için pişmanlık duymayacak mısın?"

Corine'in haklılık payı vardı. Troy kararsız kalmıştı. "Of bilmiyorum Co." Derin bir nefes alıp içkisinin kalanını tek seferde bitirdi. Bu iş canını çok sıkmıştı. "Belki de en iyisi Bayan Brooklyn'le konuşmaktır. O ne yapılması gerektiğini bizden daha iyi bilir."

"O kadınla aranızın iyi olmadığını sanıyordum."

Troy Corine'e annesiyle Nick'in babasının geçmişte nasıl boktan bir hata yaptıklarını itiraf etmiş, Bianca'nın sırf bu yüzden Nickholas'ı alıp buraya Amerika'ya taşındığını anlatmıştı. Bianca o günden bu yana Troy'a karşı da ailesine olduğu gibi soğuk ve mesafeliydi. Babasının borçları yüzünden Nick'den almak zorunda olduğu borç parayı öğrendikten sonra işler daha da kötüleşmişti tabi.

YILDIZ OYUNCU (Tamamlandı)Where stories live. Discover now