| 4 | hislerimle başkaldırıyorum

481 40 3
                                    

"Civcivim."

Canın cehenneme Jongin.

"Meleğim."

Hadi ordan.

"Böceğim."

Öfffff.

"Nar yanaklımmm."

Hiç tatlı değil bi' kere.

"Güzelimmmm."

Iyyyyyy.

"Güzelim mi?"

Hızlı adımlarımı durdurup yüzümü buruşturarak ona döndüm. Bu ani duruşumu beklemediği için kendini aniden frenledi. Yüzüne aptal bir gülümseme yerleştirdi sonra.

"Şey, annemin şu anki sevgilisi ona öyle sesleniyor da."

Gözlerimi devirdim.

"Şu an daha çok midem bulandı."

Tekrardan arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Sonunda bir okul günü daha bitmiş ve eve dönüyorduk. Ayrıca, Jongin'e kızgın olarak eve dönüyordum. Aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum of! Pislik!

"Annem eriyordu ama."

Omuz silktim. Benden bir adım geride geliyordu.

"Ya Sehun barış işte benimle ya."

Sinirle nefes koyverip ani bir duraksamayla ona döndüm tekrar. Uzun zamandan sonra ilk kez utançtan değil de sinirden kızarıyordum.

"Yüzüme boşaldın Jongin."

Gözlerine keskin bakışlar attım. Yutkunmasını sağladı. Korkuyla. Benden.

"Bilerek yapmadım ki ama."

Sabrımı sınıyordu.

"Kaçtı!!!"

Derin bir nefes koyverirken başımı iki yana salladım. Tavrıma karşılık bebek olmaya başlıyordu. Dudaklarını büzüp gözlerini aşağı indirdi. Yanaklarını hafiften şişirmişti. O an için elbette ki tek hissettiğim şey iğrençlik değildi ama ağzıma boşalmaya başladığında ve sıvısının tamamını kabul edemeyerek -ve panik olarak- şeyini ağzımdan çıkardığımda bu sefer yüzüme sıçratmıştı. İlk defa karşı karşıya kaldığım böyle bir durumla nasıl başa çıkmam gerektiğini bilmiyordum. O ise o an için sadece zevkle inliyordu. Tadı kötü değildi. En azından yutma zorunluğu hissetmesem çok daha iyi gelebilirdi. Olan şuydu ki ders zili bile çalmıştı ve paniktim. Kendi ereksiyonumu ön plana alamıyordum. Sıvısı yüzüme bulaştığında her şeyi unutuvermiştim.

"Sus Jongin. Sana hâlâ kızgınım."

Kendini toparladığı anda elbette ki durumumu fark edince yaptığı ilk şey gülmek olmuştu. Ona kızgın olmamı körükleyen başlıca etken buydu. Yüzümü temizlerken ellerini ittirip durmuştum bu yüzden. Sadece kâğıt havluyla yüzümü kurulamasına izin vermiştim.

"Özür dilerim Sehun."

Sesindeki kırılmayı fark etmekle yumuşamaya başladığımı hissettim. Özünde kendisini tutamamasında gerçekten suçu yoktu. Genel olarak baktığımızda ise böyle bir şey onun başının altından çıktığı için suçlu o'ydu.

"Böyle bir şey istemem bir daha senden."

Tanrı'm... Ya bir daha kendisine öylece dokunmama izin vermezse? Ya bir daha bana öyle dokunmazsa? Beni öyle himayesi altına almazsa..? Korkunç!

"Ondan değil."

Ağzımdan çıkan iki kelimenin yüksek volümü onu da şaşırtmış idi. E, aklıma gelen ihtimaller ona ne kadar kızgın olsam da istediğim şeyler değildi. Utanmaya başladığımı hissederek yeniden yürümeye başladım. Nasıl açıklayacaktım ki?

Arzuhâl |KaiHun| Where stories live. Discover now