| 10 | esmerim biçim biçim, ölürüm esmer için

317 29 5
                                    

"Sehun ben bu çocuğu döverim."

Önümdeki sandalyeye oturduğu gibi sinirle soluyan esmere baktım. Gerçekten sinirli olduğu belliydi ve an itibariyle konuyu bilmiyor olmama rağmen benim de canım sıkılmaya başlamıştı. Ayrıca gelişi dünü düşünen aklımı dağıtmaya yetmişti.

"Ya geri zekalıya diyorum ki, eş değiştirelim ben Sehun ile olmak istiyorum."

Ciddi bir şey sanmıştım...

"Yok diyor. Sehun çok disiplinliymiş de sorumluluğunu bilen biriymiş de yüksek not almak istiyormuş."

Ciddiyetimi koruyabilmek için alt dudağımı içten dişledim. Ne hakkında söylendiğini anlamıştım.

"E dedim Jack de gayet sorumluluğunu bilen biri, ayrıca çalışkan. Sen Jack'le ol ben Sehun'la olayım işte ya."

Yanaklarını şişirdi. Yeni çıktığımız edebiyat dersinde hocanın verdiği grup ödevi yüzünden böyleydi. Hoca grupları yoklama sırasına göre yapmıştı ve Jongin'le ayrı düşmüştük. Esmerim benimle olmak istediği için hemen gidip grup eşimle konuşmuş ya, kalbimi çalıyordu yine. Gerçi bu hep yaptığımız bir şeydi -grup ödevlerinde ayrı düşersek yer değiştirmek isteyen birini bulur ve anlaştıktan sonra hocaya söyleyip değiştirir, yine birlikte olurduk- ama ilk iş olarak bunu görmesi çok sevindirmişti. Bir de bana bakın... Öğle arası olduğu için dersten çıkar çıkmaz kantine koşmuştum. Hatta Jongin gelmeden önce masaya kurulmuş bir tane daha sandviç yemeyi planlıyordum.

"Of be!"

Elini masaya vurduğunda irkildim. Birkaç kişi dönüp bize baktı bu esnada, gözlerimi belerttim.

"Ne yapıyorsun Jongin? Ödümü kopardın."

"Ya ne diye yer değiştirmiyor bu herif benimle. Bak çok gıcık oldum, fena gıcık oldum. Pataklayasım var avucum kaşınıyor resmen."

"Eğer kavga çıkarırsan dayak yiyeceğini biliyorsun."

Kaşlarını çattı. Çok tatlı görünüyordu ama dillendiremiyordum.

"Ne olur sen ellerini tutsan ben iki tokat atsam?"

Derince iç çektim. Bir tane daha sandviç için neşelendirdiğim midemden özür diledim ve ayaklandım. Bahçeye çıkalım, dedim. Kantinden çıkarken kolunu tutup omzuma attım ve omzumdan sarkan elini tuttum. Keyiflenir oldu biraz, göğsünün yanına doğru yaslandım yürürken.

"Kimse kimseyi tokatlamıyor, sende daha fazla canını sıkmıyorsun. Bir de ben güzelce konuşurum, ama yine kabul etmezse yapacak bir şeyimiz yok."

İç geçirdi.

"Canını sıkmayacaksın Jongin, tamam mı? Zaten 2-3 saatlik bir ödev."

-

2-3 saatlik bir ödev demiştim, değil mi? Unutun bunu. Ödevin verildiği haftanın sonundaydık ve grup arkadaşım inatçıyı ödevi yapmak için evime davet etmiştim. Jongin kazık gibi başımızda dikeliyordu ve ödevin verildiği gün söylediğim "2-3 saatliği" 4-5 saate çıkarıyordu.

Fena derecede eğleniyordum. Bu eğlence Jongin'in grup arkadaşım inatçının bize geleceğini öğrendiğinden beri başlamıştı. Oğlanın geleceği saatten bir iki saat erken geldiği yetmiyormuş gibi "Sehun beni kahvaltıya davet etmişti de" deyip masaya kurulmuştu. Sonra başladı: Ben sizi asla yalnız bırakmam, görelim bakalım gerçek amacı ders miymiş, sandalyelerinizin arasına mesafe kuracağım sakın ola yaklaştırma, annene söyle kurabiye falan getirmesin iyi davranmayın çocuğa... Kıskançlık hali beni tatlı krizine sokar düzeydeydi. Jongin'in kıskançlığını oldum olası sevmiştim çünkü yansıtma şekli epey sevimliydi. İçinde böyle işlemediğini ve dert edindiğini biliyordum ama onu da bir müddet sonra sarılarak ya da öperek geçirecek kişi ben olduğumdan rahattım.

Arzuhâl |KaiHun| Where stories live. Discover now