20

80 7 0
                                    

Yeosang gecenin bir köründe komidindeki su bittiğinden dolayı mutfağa indi.

Mutfağın ışığını açmaya gerek duymadan loş ışıkta dolaptan su şişesinin tekini aldı. Ses yapmamaya özen göstererek merdivenlerden çıkmaya başladı.

O sırada kapı açılmış ve birisi içeriye girmişti. Yeosang bu saatte kimsenin gelmeyeceğini düşünerek su şişesini merdivenin kenarına bırakarak sessizce salonda ki bedeni izledi. Yavaş adımlarla salona ilerledi ve koltuğa uzanmış bedene yaklaştı.

Dışarıdaki ışıi salonu pek aydınlatmasa da Yeosang onun Wooyoung olduğunu anlamıştı.

"Woo?"

Koltuktaki beden küçük iniltilerle kendisine döndüğünde tahmininin doğru olduğunu anlamıştı.

"Bu saatte nereden geldin? Hong hyung duysa gebertir seni."

"Yeoooosanggg~"

"Ne?"

"Mmh çok güzel görünüyorsun."

Yeosang duydukları ile şaşkınca koltuktaki  bedene baktı.

"Wooyoung sen sarhoş musun?"

"Yooooo~"

Yeosang Wooyoung'un üzerini kokladığında alkol kokusunu net bir şekilde almıştı.

Burnunu kapatarak geriledi.

"Leş gibi kokuyorsun leş. Kalk ayağa odana götüreceğim seni, kalk?"

"Hayır! San'ı görmek istemiyorum. Şeytan görsün yüzünü onun, aaaa zaten aynaya bakınca görüyordur."

"Sessiz ol Woo. Iğrençleşme."

Yeosang dikkatlice omzundan destek alarak Wooyoungu odasına götürdü.

"Şanslısın ki Seonghwa hyung bugün burada değil."

"Neredeee?"

"Bilmiyorum."

Wooyoungu kendi yatağına attı yavaşça.

"Beni yatağa mı atıyorsunnn~"

Wooyoung kıkırdarken Yeosang yüzünü sıvazladı.

"Kalk bir duş al kendine gel. Bu saatte kahve yapamam yurttakiler uyanır."

"I-ım duş almak istemiyorummm~"

"Wooyoung. Delirtme beni."

"Delirsene. Sen sinirli olunca yükseliyorum ben ya."

"Kalk Woo kalk. Zırvalamayı da kes ayrıyeten."

Wooyoung kalkmaya çalışırken Yeosang da yardım için kollarından tuttu ama hesaba katmadığı şey Wooyoung'un demgede duramadığıydü. Daha tam kalkmamışken tekrar yatağa düşmüştü.
Wooyoung'un kendisini çekmesiyle küçük bedeni Wooyoung'un üzerine düşmüştü. Yeosang şaşkınca diğerine bakarken Woo sırıtarak bakıyordu ona.

"Belin çok inceymiş."

Yeosang kalkmaya çalışsa da Wooyoung ellerini ince bele dolamış bırakmıyordu.

"Wooyoung, bıraksana."

"Bir tane öpücük verirsen bırakırım."

"Saçmalama istersen."

"O zaman hep böyle kalırsın."

Yeosang uflayarak bir kaç saniyeliğine yanağına hızlı bir öpücük kondurdu.

"Ya ben yanak demedim ki.."

"Nereyi istedin?"

Wooyoung dudaklarını büzerek öne çıkardı.

"Oldu canım başka?"

"Uff peki, diğer yanağımı da öp bırakırım."

Yeosang gözlerini devirdikten sonra dudaklarını diğer yanağa yönlendirdi ama Wooyoung önüne dönerek dudaklarının buluşmasını sağlamıştı. Hızlı bir biçimde Yeosang ile yer değiştirmiş ve altına almıştı.

Wooyoung Yeosangı duygu ve arzu içeren bir biçimde öperken Yeosang milim hareket etmiyordu. Wooyoung onu öpmüştü ve hâla da öpüyordu. Ellerini Wooyoung'un omuzlarına koyarak itmeye çalıştı. Gram yerinden oynamıyordu. Sarhoş olup olmadığından emin değildi. Sanki az önce dengesini kaybedip düşen o değilmiş gibi şimdi aşırı dengeli duruyordu.

Yeosang'ın karşılık vermediğini görerek dudaklarını altındaki bedenin çenesine, oradan da boynuna indirdi. Yavaş hareketlerle Yeosang'ın boynunu emiyor ve arada bir dili ile bazı yerleri ıslatıyordu. Yeosang'ın gözleri yavaş yavaş dolarken içindeki en son güç ile Wooyoung'u itekledi.

Bu sefer işe yaramıştı. Wooyoung yatakta diğer tarafına düşerken Yeosang'ın gözlerinden minik inci taneleri akıyordu.

Sessizce sadece göz yaşı dökerken sağına dönerek Wooyounga baktı. Uyuya kaldığını gördüğünde gözyaşları daha da firar etmişti.

Duvardan tarafa dönerek sırtını Wooypunga çevirdi. Cenin pozisyonunu aldı ve gözlerinu kapatarak uykuya teslim oldu.

L.T.  >>  WooSanHwaSangWhere stories live. Discover now