21

87 8 0
                                    

-Seonghwa'dan-

Gözlerimi aralayıp etrafa baktım. Kollarım arasındaki San'ı es geçip dün ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Dünkü olanlar gözlerimin önüne geldiğinde derin bir nefes verip ayağa kalktım.

San uyumaya devam ederken odadan çıktım.  Yeosang ile ortak olan odama girdiğimde hic beklemediğim bir manzara vardı karşımda.

Yeosang duvardan tarafa yüzünü dönmüş küçük kaşığı oluştururken, Wooyoung kollarını Yeosang'ın ince beline sarmış büyük kaşık olmuştu. Bu görüntü vücudumu titretirken hızlı ve sessiz bir şekilde odadan çıktım. O görüntü kaldırabileceğim bir şey değildi.

Alt kattaki tuvaletten yüzümü yıkayarak mutfağa geçtim. Saate baktığımda daha saatin 7 olduğunu gördüm. Sıkıntılı bir nefes vererek kahvaltı hazırlama başladım. Belki kafam dağılırdı...

-Yeosang'dan-

Çalan telefonumu işittiğimde gözlerim ister istemez aralanmıştı. Dün gece en sonki pozisyonda olduğumu fark ettim. Yavaşça arkama döndüğümde bir kaç santim uzaklığımdaki yüzle karşı karşıya gelmiştim. Boştaki elimi yanağına yerleştirdim. Uyurken ne kadar da melek gibi duruyordu... En sevdiği kişiyi kıramaz gibi duruyordu. Ah az kalsın unutuyordum en sevdiği kişi ben değildim tabii.

Elimi geri çekerken belimdeki kollarını da açarak yataktan çıktım. Telefonumu elime aldıktan sonra alarmımı kapatarak banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimdekileri çıkarma gereği duymadan aşağıya indim.

Mutfaktan gelen seslerle adımlarım mutfağa yönelmişti. Kapıdan içeriye girdiğimde yaptığı işe çokça odaklanmış bir Seonghwa hyung ile karşılaşmıştım. Sessizce arkasına yaklaştım ve ellerimi geniş omuzlarına koydum. Ellerimin altındaki omuzları gerilirken korku ile bana dönmüştü.

"Günaydın hyung~"

"Yeosang, sen miydin? Korkuttun beni."

"Özür dilerim hyung. Çok odaklanmış duruyordun ben de sürpriz yapayım demiştim."

"Sorun yok."

"Kahvaltı mı hazırlıyorsun?"

Merakla başımı sağa eğmiş ve omuzunun üzerinden önündekilere baktım.

"Bir şeyler yapıyorum işte."

"Yardım lazım mı?"

"Hayır hayır, bitti zaten."

"E o zaman tabakları filan koyayım."

"Peki peki."

Gülümseyerek tabakları masaya koydum.

"Ee diğerlerini uyandırayım mı?"

"Bırak biraz daha uyusunlar."

"Tamam~"

Kocaman gülümseyerek dolaptan meyve suyunu çıkardım.

"Hyung bir tane de sen ister misin?"

"Olur."

Seonghwa hyunga da bir tane alarak masaya koydum ve kendi yerime oturdum. Seonghwa hyungda elindeki son tabakla karşıma oturdu.
Ikimizde oturmuş kahvaltımızı yapıyorduk ki bir süre sonra içeriye Wooyoung girmişti.

Ikimizde ona döndüğümüzde gülümseyerek yanıma oturdu.

"Günaydın. Kimse uyanmamış mı?"

"Hayır biraz daha uyusunlsr diye düşündüm."

"Iyi demişsin hyung."

Çekingen bakışlarla bana baktığında umursamayarak tabağıma döndüm. Yüzü düşer gibi oldu ama tekrar gülümseyerek masadaki elimi tutarak bana döndü.

"Önceden olduğu gibi bana yine sen yedirir misin Sangie~"

Elimi çekmeye çalışsam da bir türlü bırakmadığı için gözlerim dolmuştu. Gece olanlar aklıma gelince titremeye başladım.

Wooyoung bunu fark ettiğinde endişe ile bana baktı.

"Iyi misin Yeosang? Yeosang cevap ver."

Seonghwa hyung masadan kalktıktan sonrası tamamen karanlıktı. Farz ediyorum ki bayılmıştım...

L.T.  >>  WooSanHwaSangWhere stories live. Discover now