33.

56.6K 3.5K 266
                                    

Yoğun istek üzerine bölümü öne çektim efenim. İlginize çok çok teşekkür ederim. Bu bölümü, benim gibi vize mağduru olan Juzzyy 'e ithaf ediyorum. Hepinize iyi okumalaaarr. ♥♥♥

"Minel, duracak mısın artık?" Sinirle nefesimi dışarı soludum. "Durmayacağım diyorum, sarı kafa. Gider misin lütfen?" Ufak bir hamleyle önüme geçip karşıma dikildi. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Yanından geçmek için hamle yaptığımda, tekrar önüme geçti. Bu defa diğer tarafa yöneldim ama yine önüme geçti. "Gerçekten mi Kaan ya?"

Ellerini omuzlarıma yerleştirip yüzüme doğru eğildi. "Nereye gideceksin?" Çok güzel bir soru ama benim çalışmadığım yerden geldi. "Bilmiyorum." Başını aşağı yukarı salladı. "Annen orada perişan halde ama sen nereye gittiğini bile bilmeden, öylece deli gibi yürüyorsun sokakta, öyle mi? Çok güzel!"

Geri çekilip, omuzlarımdaki ellerinden kurtuldum. "Annem perişan haldeyse bunun suçlusu ben değilim, tamam mı?" Gözümden akmaya hazırlanan yaşı, geri göndermeye çalışıp yutkundum. "Ben de perişan haldeyim, görmüyor musun?" Boğazıma oturan yumru giderek büyürken, beni kollarının arasına aldı. "Görüyorum canım, görüyorum."

Kollarımı beline yerleştirip, iyice sokuldum ona. Savunmasız bir kuş gibiydim. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. "Ama böyle çekip gitmek yerine, ailenle oturup konuşsaydın bir. Babanı bekleseydin, bunu babaannenin yanına bırakmaz eminim."

Ondan ayrılıp burnumu çektim. "Boşversene. Her şey için çok geç artık." Valizimi sürükleyerek durakların olduğu yere doğru yürümeye başladım. Koca aile apartmanında beni vazgeçirmek için onca akrabam yerine apartmanın kiracısı gelmiş, ben kiminle neyi konuşayım ki?

Daha önce hiç binmediğim bir otobüs önümde durunca, fazla düşünmeden bindim. Buradan uzak, neresi olursa gidebilirdim. Akbilimi bastığımda yetersiz bakiye alarmı kulaklarımı doldururken, onu doldurmayı unutan beynime içimden küfrettim. İnmek için hamle yaptığım sırada karşımda beliren sarı kafa, iki tane bastıktan sonra valizimi çekiştirip ortaya doğru ilerlemeye başladı.

Onun peşisıra ilerleyip, karşısına dikildim. Zaten oturacak yer yoktu, insanlar valizime fazlalık muamelesi yaparak bakıyordu. Yukarıdaki tutacaklardan birini tutup, Kaan'ın gözlerine bakmaya başladım. Onun bakışlarındaki manayı çözemiyordum ama benimkilerde minnet vardı.

Otobüsün manevraları içimi dışıma çıkarırken, bir de tam ortamızdaki valiz kaymasın diye uğraşıyordum. Bana doğru bir adım atıp, valizi bacaklarımızın arasına sıkıştırdı ve böylece kaymasını engellemiş oldu.  Boştaki elimi tutup omzuna yerleştirdi. "Bana tutun." Söylediğine hiçbir tepki vermedim, itiraz da etmedim. Otobüsün her manevrasında, ona daha yakın olmayı sevmiştim.

Elim yanlışlıkla boynuna kaydığında, huylanıp başını hızlıca yana eğdi. Şaşkınlıkla baktım yüzüne. "Senin tikin mi var?" Cevap vermeden başını aşağı eğdi. Artık gözlerime bakmıyordu. Bir insan, tiki var diye niye utanır ki? Onun bu sevimli hali hoşuma gitmişti ve daha fazla üstelemedim.

Zaten nereye gittiğini bilmediğim otobüs, deniz kenarına yaklaşınca düğmeye bastım. Valizimi yine bırakmayan Kaan, peşimsıra geliyordu. "Şimdi nereye gidiyoruz?" Başımı arkaya çevirip alaycı bir bakış attım. "Ben deniz kenarına gidiyorum ama seni bilemem." Valizin sapını bırakıp dudaklarını ıslattı.

"Minel, bütün gün böyle sokaklarda mı dolaşacaksın? En azından kalacak bir yer ayarlayalım." Ona bir cevap vermeden, boş banklardan birine yürümeye başladım. Sabırla peşimden geliyordu. Amacım onun sabrını sınamak falan değildi elbette, lakin onu peşimden gelmesi için zorlamıyordum. Banka oturup sırtımı yasladım ve gözlerimi kapattım.

AİLE APARTMANIWhere stories live. Discover now