1.3 spring feels

376 20 3
                                    

Bir zamandır, güneşin gökyüzüne doğmayı bıraktığından emindim.

Güneş bu karşımdaki yüze doğuyordu.

Yanımda uyuklayan yüzüne nazikçe baş parmağımı yerleştirip yanağını okşadım. Rüya gibi geçen ayların huzuru vardı üstümde. Ona aşıktım, ona hayrandım ve ne zaman olursa olsun hayatımı tepetaklak etmesine izin verecektim.

Ama bu sabah itibariyle, bu hayat sadece bana ait değildi.

Hamilelik testim pozitif çıkmıştı. Bunun sevinilecek bir tarafı yoktu, bana verilmiş bir görevi yerine getirmiştim ve Draco'yu, aşık olduğum adamı kullanmıştım. Ona fikrini sormamıştım ve bu gidişle onu haberdar dahi etmeyecektim.

Çünkü hala karanlıktaydı. Bu güzel yüzü ayın en parlak halini andırıyor olsa bile aslında tam tersiydi, o güneşin önüne geçip tutulmaya sebep olan aydı. O beni aydınlatan ay değildi ve olmayacaktı.

Bunları kendi kafamdan da uyduruyor değildim. Her gece tek umudum ondan artık iyi biri oluğuna dair bir sinyal almak olsa da, geçen günkü konuşmamızda söylediklerini kafamdan atmam mümkün değildi.

"Belki de annem onu kontrol ettiğinde Harry gerçekten ölü olsaydı, her şey farklı olabilirdi."

Bu söylediği doğruydu, her şey farklı olabilirdi. Sevdiklerimden bazılarını değil, hepsini kaybedebilirdim. Büyücü dünyasının şu anki haliyle uzaktan yakından alakası olmazdı. Belki de Tom Riddle'dan kaçmak için lağımlarda yaşamaya başlardık.

Draco bu cümleyi söylediği anda tüm vücudum buz dolu bir küvete girmişim gibi ürpermişti.

"Nasıl yani?"

Bu soruyu sormamdaki tek amaç, kendimi haksız çıkarmaktı. Tek istediğim haksız olmaktı. Benim gibi düşünmesini, hayatının mahvolacağını ve Harry'nin gerçekten ölmediğine memnun olduğunu söylemesini istiyordum. Buna ihtiyacım vardı. Öbür türlü zamanı geldiğinde ellerini bir daha tutamamak üzere bırakmam gerekeceğini biliyordum.

"Biliyorsun." dediğinde nefesimi tutmuştum "Ailem uzun zamandır tek bir yere emek verdi ve şimdi olduğumuz tek şey bir avuç soytarı. Belki hayatımız hiç tepetaklak olmazdı, en kötü ihtimalle eskisi gibi olmaya devam ederdik. Üstümüzde biraz bile olsa onur ve ışık kalırdı."

Bu söylediklerine karşı çıkamamıştım bile. O an, onunla tartışacak vaktim olmadığını biliyordum çünkü çok kısıtlı vaktimizin kaldığını anlamıştım. Sadece onu anladığımı söyleyip tüm gece yüzünü seyretmiştim. Ondan ne zaman kopacağımı bilemeden, zorunlulukların beni getirdiği bu raddede sadece benim için atan kalbini nasıl kıracağımı düşünüp durmuştum.

Şimdi ise o anın geldiğini biliyordum. Hamileydim, belki bir aile olabilirdik fakat karanlık tarafı yok etmek adına dünyaya getireceğim bu bebeği hala karanlık tarafta olan biriyle büyütmek ironik olmaz mıydı? Bu her şeyi çöpe atmaktan başka ne olurdu ki?

"Günaydın." demesiyle dalıp gittiğim suratına bakıp gülümsedim.

"Günaydın."

"Rüyamda seni gördüm." diye mırıldandı "Çok güzel bir rüyaydı."

"Sevindim o zaman."

Bu söylediğim sanki dünyanın en güzel cümlesiymiş gibi gülümseyip alnıma bir öpücük kondurduğunda geri çekilip yüzüne baktım.

"Seni çok seviyorum." dedim, sanki son kez söylemişim gibi. Çünkü onu çok seviyordum ve bunu her zaman söyleyebilecek kadar cesur ve girişken olmamıştım hiçbir zaman. Ama olacaktım, işin ucunda neyi kaybedebilirdim ki?

Tangled // DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin