12. Bölüm Kabulleniş-Part 2

37 6 29
                                    


videoyu bir arkadaşım çevirdi. diabolik lovers şarkılarını çevirmek, normal bir şarkıyı çevirmeye kıyasla oldukça zormuş. kafayı yedi resmen :( şarkılardan biri bu, kanalını ziyaret ederseniz daha fazla dl şarkısı görebilirsiniz. oy ve yorum yapmayı unutmayın. reiji bu sefer kırbaçla geleceğini söyledi ona göre yani.


keyifli okumalar dilerim


***


Doğduğu zamandan itibaren Reiji, kendisini arka planda çalan, sırf ses olsun diye açık bırakılan bir radyo gibi hissediyordu. Önemsizlik ve yetersizlik hissine bir türlü ad koyamıyordu. Kendini anlamakta zorlandığı için, içinde dayanılmaz öfke ve kıskançlık hissi oluşuyordu. En iyisi olma arzusu ona, ailesine başına geçecek kişi olması gerektiğini söylüyordu. Hatta bu kadar doğaldı ki, yalnızca ailesinin başına geçmek yetersiz kalıyordu. O dünyayı yönlendiren özel insanlar biriydi ama şu an kimse tarafından takdir edilmeyen, görünmez görülen biriydi. Annesinin umursamadığı çocuktu, annesinin onunla ilgili tek önemsediği şey, Shu'nun sağ kolu olmasıydı. Kendisinde umursadığı nokta bile Shu ile ilgiliydi. Bu duyguları asla kabullenmek istemedi çünkü başa çıkabileceğine inanmıyordu.

Ama Shu, kendisine verilen görevlerini asla umursamadı bile yalnızca eğlence peşinde koşan aptal biriydi. Eve o pis hayvanları getirmeye çalışan ve evden kaçan birisiydi. Herkesin yapması gereken bir görevi var ve bu yerine getirilmeliydi ama Shu bunu gerçekleştirmiyordu. İşi yaramaz birinin tekiydi. Neden kendisi bu kadar ayrıcalıklı doğmuşken hepsini elinin tersiyle kenara itiyordu? Gümüş kaşıkta dünyaya gelmişti. Aslında kendisi de dahil tüm kardeşleri gümüş kaşıkta doğmuşlardı. Hayat, güzelliklerini altın bir tepside sunuyordu hepsine. Ama neden hiçbiri hiç mutlu değildi? 

Mantıksızdı..

Shu her zamanki gibi ormana kaçmıştı, ormanda ölüp bu dünyadan gitmesini diledi. Eğer Shu olmasaydı evin ilk çocuğu o olacaktı. O zaman her şey düzene girerdi, belki de sonunda mutlu olurdu? Shu bu sefer diğer günlerden çok daha uzun bir süre ormanda kaldı. Reiji her daim ağabeyini izlerdi. Yüzündeki ifadelerini, ne yaptığını. Her şeyini takip ediyordu. Hayatı boyunca memnuniyetsiz görünen kardeşi eve mutlu bir şekilde gelmişti, hayır mutluluk bu kavramı açıklamaya yetmezdi. Reiji hayatında en büyük kıskançlığını o zaman yaşamıştı. Bu memnuniyetsiz çocuğu bu kadar mutlu eden şey neydi? O şeyi arzuladı, ne olduğunu bilmeden arzu duydu. Shu o kadar  keyifliydi ki annesinin azarlarını bile umursamadı hatta kendi isteğiyle kütüphaneye gelip kitap bile okudu. Görgü Kuralları ve Davranış Biçimleri, kitabın adı buydu. Annesi bunu gördüğünde sevinçle Shu'ya baktı, annesinin gözlerinde ki tatmin olmuş ifadesi gördü. Reiji'ye asla bu gözlerle bakmamıştı. Reiji tüm bu olup biteni uzaktan sessizce izlemişti. Camın kenarına geçmiş karanlığın içerisinde dışarıyı izliyordu. Zaman içerisinde Kanato ve Laito'nun ormana doğru koştuğu fark etmişti, Ayato sırılsıklam bir şekilde ormandan dönüyordu. Annesi yine onu suya atmış olmalıydı. Annesinin de Shu'ya yapması gereken buydu. İlk başta her şey normaldi, böyle şeyler bu ev için normal sayılan şeylerdi ama bir şey her zamanki gibi değildi. Ayato bu sefer o kadar üzgün veya korkmuş değildi. Yüzünde anlamlandıramadığı bir ifade var ve omuzlarında sarılmış olan kırmızı bir şalı gördü...

O ormanda kesinlikle bir şey olmalıydı, bundan emindi. O gece biraz bile uyuyamamıştı, merakı o kadar canlıydı ki sürekli o ormanda ne olabileceğini düşünüyordu. Sabah olduğunda her zamanki gibi davrandı daha sonra çalışanlardan ve annesinden kendisini rahatsız etmemesini istediğini söyledi. Herkes bunu kabul etmişti tabii ki de, Reiji en sorumluluk sahibi ve en zeki olan kardeşti. Herkes Reiji'nin ne kadar çalıştığını biliyordu, kimse sözlerinde şüphe aramadı. Yapması gereken tek şey beklemek olmuştu. Pencere kenarına yaslanmış, hülyalı gözlerle her zamanki manzarayı seyretti. Manzara asla değişmezdi, mevsimlerin getirmiş olduğu etkiyi saymazsak tabii. Bu sıkıcı bahçe hep aynıydı sadece arada bir üçüzler sincap veya yarasa avlamak için oynamaya çıkardı ama Cordelia bunu hep bozardı. Ayato'nun yapması gereken sorumlukları vardı, ne kadar uğraşırsa uğraşsın kendisini geçemeyeceğini bildiği için hep küçümserdi. Evdeki tüm kardeşlerini küçümserdi hatta, sadece Shu'yu biyolojik olarak geçemeyeceğini biliyordu. Bu duruma lanet etti. Çok geçmeden Shu gizlice ormanın içerisine girmişti. İtiraf etmeliydi ki biraz daha dalgın olsaydı onu fark edemezdi. Sanırım yaptığı en iyi şey kaçmak olmalıydı. 

Yeni Bir Başlangıç-Diabolik LoversHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin