BÖLÜM 3: ZEHİR

802 37 20
                                    

İki gün olmuştu ferman açıklanalı, eski padişah Sultan Süleyman'ın emriyle ona ait haremdeki bütün hatunlar eski saraya gönderilmişti, sarayda çok az sayıda kalfa kalmıştı.

Yeni padişahın cülus töreni için hazırlıklar yapılmaya çoktan başlanmıştı, şehzade Selim ve şehzade Beyazıt payithata doğru yola çıkmıştı.

Sultan Süleyman'nın ve ailesinin akıbeti ise henüz belli değildi.

Hürrem Sultan'ın ve kızı Mihrimah Sultan'ın hali ise beterdi, Hürrem Sultan şehzade Mustafa'nın tahta geçmesini kesinlikle engellemeliydi.

"Mihrimah." Diye seslendi kızına Hürrem Sultan.

"Efendim validem." Diye karşılık verdi Mihrimah Sultan, ikisininde hali beterdi.

"Şehzade Mustafa tahta çıkarsa ne olacak biliyorsun değil mi? Baban ve kardeşlerin ölecek, bizde sürgün edileceğiz ve ömrümüzün sonuna kadar bu acı ile yaşayacağız." Hürrem Sultan ayağa kalktı.

"Ben bunca yolu bu istikbal için yürümedim, şehzade Mustafa tahta çıkmayacak!" Dedi hafif yüksek sesle.

"Nasıl olacak o?" Diye sordu sessizce Mihrimah.

"Tahta çıkmadan, canını alalım ki o bizim canımızı almasın." Mihrimah Sultan'ın gözleri annesini buldu, Hürrem Sultan oldukça kararlı duruyordu.

"Bunu sen yapacaksın Mihrimah, Mustafa seni çok sever..." Mihrimah Sultan ayağa kalktı.

"Ben mi? Ben ne yapabilirim ki?" Diye sordu.

"Onun yanına git bir kardeş gibi konuşmaya çalışırkende yemeğine zehri kat, o ölünceye kadarda çıkma odadan."

"Olmaz, yapamam ben." Diye ayaklanıp karşı çıktı Mihrimah. Hürrem Sultan korkan kızının yanına geldi.

"Mihrimah, babanın ve kardeşlerinin ölmesini, bizim ölünceye kadar bu acıyla sürgün hayatı yaşamamızı mi yoksa Mustafa'nın ölmesini mi istersin. Bunu yapman lazım bizim için..."

×××

İçeriye eski padişah Sultan Süleyman girince, Mihrimah odadan çıkmak zorunda kaldı.

"Mustafa'm, ne konuşuyordunuz Mihrimah'la?" Diye sordu Sultan Süleyman.

"Birlikte yemek yedik..." Dedi Mustafa, sendeledi.

"Mustafa?" Sorgular şekilde konuştu Sultan Süleyman. Mustafa'nın gözü karardı, Sultan Süleyman'ın kucağına düştü.

"Mustafa!" Diyerek onu uyandırmaya çalıştı. Hemen kapıkulu ağalarına seslendi.

"Ağalar! Hekim çağırın derhal!..."

Odadan çıkan Mihrimah hemen validesinin dairesine girdi.

"Validem, abim yemeği yedi lakin odaya babam girdi! Abime birşey olursa babam içerde!" Ateşin başında oturan Hürrem Sultan hemen ayağa kalktı.

"Allah kahretsin! Bir işi beceremedin Mihrimah!" Mihrimah'ın gözünden yaşlar akmaya başladı.

"Şimdi ne olacak?"

"İnkar edeceksin, sen yapmadın yemek bozuktu diyecekler!"

"Babam öğrenirse biterim ben validem, bir şey yapın!"

"Hemen kendi sarayına git Mihrimah, Rüstem bir yolun bulur burayı ben halledeceğim." Mihrimah kafasını sallayıp hızla çıktı daireden.

Hürrem Sultan düşünürken sümbül Ağa girdi içeriye.

"Sultanım, Şehzade Selim ve şehzade Beyazıt hazretleri saraya geldiler." Hürrem Sultan düşüncemesini attı suratından.

"Karşılayalım öyleyse..." Diyerek has bahçeye gitti.

Taht-ı MustafaWhere stories live. Discover now