BÖLÜM 9: ÖLÜM

373 18 4
                                    

"Validem..." Diye içeriye girdi Sultan Mustafa validesinin elini öptü.

"Aslanım, hoşgeldin. Nasıldı günün?"

"İyiydi validem, bu mübarek ramazan ayında yanınızda olamayacağım. Sefer hazırlıkları tamamlandı, sefere çıkıyoruz!" Mahidevran sultan oğlunun yanağını okşadı, gülümsedi.

"Allah kılıcınızı keskin eylesin oğlum, en kısa sürede alın ve gelin."

"İnşallah..." Mahidevran Sultan aklına gelen şeyle gülümsedi.

"Haberi aldın öyle değil mi? Gözden Nurcihan gebe..." Sultan Mustafa güldü...

"Aldım validem, onun için geldim bende çağırında gelsin. Hediyesini vereyim beni böyle sıkıntılı günlerde mutlu etti..." Gözlerine hüzün çöktü aklına gelen şey ile. "Yarın şehzade Murat'ın cenazesi gömülecek..."

"Üzülme oğlum, olması gereken buydu." Diyerek Nurcihan'ı çağırdı, oğluyla beraber sohbet etmeye başladılar. Biraz sonra Fidan kalfa geldi.

"Hünkarım, Nurcihan hatun ortalıklarda yok dairesinde yok hamamda yok bütün haremi gezdim hiç bir yerde yok."

"Allah Allah, hatun haremden nereye gidecek Fidan?" Diye sordu Valide Sultan.

"Bilmiyorum validem, yok hiç bir yerde."

Sultan Mustafa bir şey diyecekken kapı açıldı hızla harem ağası girdi.

"Hünkarım! Taşlıcalı Yahya geldi, ahırlarda yangın çıkmış!" Diye söylendi telaşla. Hünkar ve Valide Sultan hemen has ahırlara gittiler koşarak...

"Ne oluyor Taşlıcalı? Ne yangını?" Diye sordu Sultan Mustafa.

"Bilmiyorum Hünkarım, seyis geldi aceleyle size geldim lakin haremdeydiniz..."

"İçerde birisi var mı?"

"Atlar varmış bir tek, lakin seyisin dediğine göre bir hatun gelip hünkarımız burada kimsenin kalmaması gerektiğini söyledi diyerek seyisi göndermiş."

"Ne?" Diye şaşkınlıkla araladı dudaklarını Sultan Mustafa.

"Bu olayda bir iş var, Allah'ım sen yardım et!" Dedi Valide Sultan telaşla.

Ağalar can havliyle su taşıdılar ahırlara, atları çıkarmaya çalışıyorlardı... İlk önce bir seyis girdi ve bir atla geldi, bu Sultan Mustafa'nın atıydı. Sultan Mustafa hemen çıkan atının yanına geldi onu gözleriyle süzüp sevdi. Sonra bir diğer seyis girdi ve bir atla değil, kucağında bir hatunla çıktı. Sultan Mustafa, Valide Sultan ve Taşlıcalı Yahya hemen çıkan hatunun yanına geçti. Bu Nurcihan hatundan başkası değildi! Bugün gebe olduğunu öğrendiği hatunu Nurcihan'dı bu!

Mustafa her şeyi orada bırakıp Nurcihan'ı alıp hareme götürdü, şifahanedeki yataklardan birine yatırdı. Hekim kadın hemen müdahale etmeye başladı, tek duası ne bebeğine ve ona bir şey olmamasıydı.

Bu işin içinde başka bir şeylerin olduğundan emindi peşinde bırakmayacaktı. Bu yangın büyük şeylere ihtimal verebilirdi, şakası olmayan bir şeydi.

Valide Sultan ve Sultan Mustafa içeriden gelecek haberi beklediler, sonunda hekim kadın çıktı dışarıya.

"Hatun, bebek iyi mi? Nasıllar?" Diye sordu Valide Sultan telaşla, çok dua etmişti bir şey olmasın diye.

"Validem hatun iyi dumandan çok fazla etkilenmemiş, lakin vücudundaki yaralar yangınla olacak şeyler değil belli ki hırpalanmış yüzünde, özellikle karnında yaralar var. Ne yazık ki bebek düşmüş..." Gözleri kederle kaplandı Sultan Mustafa'nın, bebeği kayıp gitmişti ellerinden. Ama yapacak bir şey yoktu, olmuşla ölmüşe çağre yoktu ya. Belki de şehzade Murat'ın ahını bu şekilde almıştı Allah...

Taht-ı MustafaWhere stories live. Discover now