BÖLÜM 10: HASEKİ

439 19 0
                                    

İkidir okumadan atıyorum umarım yazım yanlışı yoktur..

8 ay sonra

Hümaşah eski sarayda geri dönebilmek için gün beklemektedir, hazır Sultan Mustafa sefere gitmişken saraya geri dönüp Valide Sultanla konuşmaya karar verir, hemde şehzade Süleymanı görecektir.

Valide Sultan harem işleriyle alakadar olurken kapıkulu ağası girdi içeriye.

"Valide Sultan'ım, Hümaşah Sultan geldiler." Mahidevran Sultan ilk önce yanındaki Fidan kalfaya baktı. İzin olmadan eski saraydan çıkamazdı.

"Gelsin." Dedi elindeki mührü masaya bırakırken.

Hümaşah bir ümitle daireye girip Valide Sultan'ın eteğini öptü. Hümaşah ağzını açmadan Valide Sultan konuştu.

"Senin ne işin var burada Hümaşah? Saraydan nasıl çıkarsın iznim olmadan?!" Diye sitemle konuştu.

"Oğlumu görmeye geldim validem, 8 aydır görmüyorum onu ne yaptı ne etti hiç bilmiyorum." Dedi ağlamaklı sesle.

"O şehzade hanedanın şehzadesi, en iyi şekilde bakılacağını bilmez misin?"

"Validem, benim burada kalmama izin verin. Akıllandım, tek isteğim şehzademle bir arada olmak."

"Ben değil oğlum karar verecek ne zaman gelip gelmeyeceğine. Üstelik yaptıkların affedilir gibi değil!" Hümaşah Mahidevran Sultan'ın ayaklarına kapandı, ağlayarak konuşmaya başladı.

"Validem yalvarırım izin verin, ayırmayın beni oğlumdan. Bir daha asla aklımın ucundan bile geçmez böyle bir şey yapmak... Beni geri göndermeyin, ben ne yaptıysam aşkımdan ya-"

"Yeter Hümaşah..." Diyerek kesti sözünü Valide Sultan.

"Sen benim torunumu öldürdün, oğlumun gözdesini dövdürdün. Üstelik ahırları ateşe verdin içinde hayvan ve Nurcihan varken. Sana yardım eden hatunlar gibi boğazda can vermediğine şükret! Şimdi git oğlunu gör ve bir daha iznim olmadan eski saraydan ayrılma!" Hümaşah konuşacakken Valide Sultan eliyle gitmesini emretti, Hümaşah sessizce yerden kalkıp şehzadesini görmeye gitti. En azından şehzadesini görebilecekti, oğlunu 8 aydır görmüyordu, sarayda gündüzü gecesine karışmıştı. Bu yaptığının sonucunun böyle olacağını tahmin bile etmemişti.

Mihrunisa ve Nergisşah dairesinde konuşurken Mihrunisa'nın karnı kasıldı, sancı girdi yine. Nergisşah annesi için endişelendi, biraz sonra ağrıları artan Mihrunisa Sultan konuştu.

"Ebe kadını çağır Nergisşah, bu ağrı diğerleri gibi değil!" Dedi karnını tutarak kıvranırken. Nergisşah hemen kapıdaki hatunlardan ebeyi çağırmasını söyledi, aceleyle validesinin yanına gidip elini tuttu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Biraz sonra ebe kadın gelince kısaca Mihrunisa'ya baktı, doğum başlayacaktı. Mihrunisa Sultan'ı hemen hazır olan doğum iskembesine oturttu. Yanındaki hatunlardan Valide Sultan'a ve kalfalara haber vermesi gerektiğini söyledi.

Mihrunisa'nın sancıları iyice artmış, dayanılmaz bir hale gelmişti. Hizmetinde olan bir cariye terini siliyor, diğeri elini sıkıca tutuyordu. Fidan kalfada gelmişti, Valide Sultan kapıda bekliyordu sabırsızca.

Geçen saatler sonunda içerden bebek sesleri geldi, şükürler okudu Mahidevran Sultan. İçeriye girdi, gelinine baktı gayet iyi gözüküyordu. Bakışları yeni kundağa sarılmış bebeğe gitti, ebe kadın tutuyordu elinde.

"Valide Sultan'ım, nur topu gibi bir şehzadeniz daha oldu!" Diyerek müjdeyi verdi, Mahidevran Sultan'ın mutluluğuna mutluluk katlandı. Torununu kucağına aldı, öptü kokladı.

Taht-ı MustafaOnde histórias criam vida. Descubra agora