MAHŞERE KALDI...

30 9 3
                                    

( NEHİR'İN DİLİNDEN...)
Aşk kimini yıpratır, kimine ise hayatı öğretirdi. Bir insan aynı zamanda kazanırken, kaybedebilirdi. Ben babamı, şehrimi, arkadaşlarımı, sevdiğimi kaybetmiştim. Ve bunları yaşamama sebep olan Uraz'dı. O benim umulmaz gerçeğimdi. Kazanma ve kaybetme duygusunun aynı anda yaşanabileceğini o bana öğretmişti. Hani olur ya hayatınıza bir insan girer, bin dünyan değişir, bu gerçekti. Umulmaz dı fakat gerçek.
Uraz son kez bana bakmıştı o an. Bakışında ilk kez nefret görmüştüm bana karşı. Kapıyı çekip sessizce gitmişti, tıpkı benim onları bıraktığım gün gibi.
Akşam olmuştu, ne yemek yemiştim ne uyuyabilmiştim. Ada odaya girip yanıma oturdu.
- İyi misin? dedi sessizce.
- Nerdedir şimdi? dedim sorusunu umursamadan.
- Bir otelde kalıyormuş, yarın İzmir'e dönecekmiş, dedi.
- Hangi otel? dedim yüzüne bakmadan.
- Marehanın oradaki otelde, dedi.
Üstümü bile değiştirmeden çıktım, bir elimde telefon bir elimde kar küresinin parçası vardı. Eminim çok üzgündü, bende üzgündüm ama özür dileyecektim. Affedecektim onu. Yolda yürürken beni affetsin diye dua ediyordum. Çünkü babam kendisi yüzünden kimseye dargın olmamı istemezdi. Çok yürüdüm taksiye bile binmek istemedim. Yabancı bir numara beni arıyordu, numaranın sonundan tanımıştım Sude'nin numarasıydı ama şuan açamazdım,önce Uraz'ı görmem gerekiyordu. Marehanın önündeki otele yaklaştığında bir sürü polis arabası, ambulans gördüm.
Otelin camşarından birinde
"MAHŞERE KALDI" yazıyordu.
Allah'ım ne olur o olmasın....

Polis;
- Cenazeyi İzmir'e nakledin, ismi Uraz kılıç.....





7 YIL SONRA:

( URAZ'IN DİLİNDEN...)

O benim öldüğümü söylemişti, bende ona onun istediği gibi ölmüşüm gibi gösterdim kendimi. 7 yıl önce cenaze günü izlemiştim onu en son canı çok yanmıştı. Ama canımın yandığını anlasın diye yapmıştım. Yakından görmesem de uzaktan takip ediyordum onu, artık 25 yaşındaydı, ama evlenmemişti. İzmir'e geri dönmüştü. Ölmediğimi Burak haricinde kimseye söylememiştim. Sude ve Burak ona sahip çıkıyorlardı, benim onunla yaşama hayali kurduğum evde yalnız başına yaşıyordu.
Her gün benim mezarı sandığı mezara gidip oturuyor;
- Öyle söylediğim için çok üzülüyorum, biz mahşere kalmayalım ne olur geri dön, diyor.
Bunu her yaptığında gidip ellerini tutup;
- Özür dilemek istiyorum, ama yapamıyorum.

Burak ile bugün Kafe de buluşacaktık. Hazırlanıp hemen kafeye geçtim.
Bir masaya oturup cebimden sigaramı çıkarıp içmeye başladım, ne zaman bir yere bakakalsam aklıma NEHİR'İN son söylediği cümle geliyordu. "Mahşere kaldı".
Sevdiğim kızı 7 yıl önce sadece söylediği bir cümle için cezalandırmıştım. Haketmiş miydi?
Emin değildim ama sadece onu değil kendimi de cezalandırmıştım onun kokusunu içime çekemeyerek, ama Nehir'in aşkından emin olmuştum. Bugüne kadar hiçbir erkekle görüşmemişti, kimseyi sevmeye çalışmamıştı.
Burak bir sandalye çekip yanıma oturdu.
- Naber lan ölü, deyip güldü.
Kafasına vurup kahkaha attım.
- Salak Salak konuşma oğlum, Nehir nasıl? dedim.
Nehir'in yanından geldiği için merak etmiştim.
- Bende iyiyim kanka, Allah razı olsun, deyince kahkahalara boğulduk.
- İyi değil, biliyorsun durumları 7 yıl bile olsa unutamadı seni, dedi.
Bütün moralim yine altüst olmuştu. Burağa;
- Burak, benim aklımda bir fikir var, şimdi beni iyi dinle.....






( NEHİR'İN DİLİNDEN...)

Mahşere kaldı dediğim için gitmişti.
Bir katilin oğlu olduğu için vazgeçmemiştim ben ondan. Evet babamı öldüren adamın oğluydu benim sevdiğim adam, ama onun bu konuda bir suçu yokmuş. Bunu o gittikten sonra anladım, kimseyi sevmedim sevemedim. Kimseye onun gibi bakmadım, o başkaydı. Kimse onun gibi sevemez, kimse onun gibi bakamazdı bana. Siz sevdiğinizin mezarına her gün gidip geri dön demek ne kadar kötü bir şey, ne kadar acınası birşey biliyor musunuz?
Kendimi bir katilden farksız hissediyordum. Böyle hissetmem normaldi çünkü benim sözlerim onun canını yakmış, bizi bitirmişti.
Kanepede oturmuş, bunları düşünüyordum. Her seferinde ağlamaktan gözlerimde ki yaşlar kurulmuştu sanki. Artık sadece acı dolu bakıyordum, gözyaşı dökemiyordum, zamandan geriye çok şey değişmişti. Burak ve Rüya yakın zamanda nişanlanacaklardı, Sude ve Berk ise sevgili olmuşlardı. Bense Uraz'dı özlemeyi tercih ediyordum.
Zil çalmıştı, gelen tahminen Sude olmalıydı, çünkü Burak bir saat önce çıkmıştı. Gidip halsizce kapıyı açtım.
- Selam naber Nehom?
- Hoşgeldin geç Sude.
- Ben hiç geçmeyeyim, birlikte yemek yemeye gidelim sen, ben ve Berk, nasıl fikir? dedi.
Hiç halim yoktu, o yüzden ;
- Yok Sude, ben sahil yoluna gideceğim bugün sonra da parka, dedim.
- Ya kızım yarın gidersin, bugün bizimle gel olmaz mı?
- Hayır Sude, bugün bizim Uraz ile tanıştığımız gün yani özel bir günümüz, siz birlikte takılırsınız, dedim.
- Peki görüşürüz balım, deyip çıktı.
O olmasa da ben bugün 7. Yılımızı anmaya gidecektim üzerime
Beyaz ve çiçek desenli bir elbise giydim aynada kendime baktım. Bu elbiseyi hep çok beğeniyorum ama daha önce hiç giymemiştim. Evden çıkıp yürüyerek sahil yoluna geldim.
Sahili izlemeye başladım. Sanki karşımdaki Uraz gibi;
- Ben seni gittiğin halde sevmelere doyamıyorum, ben ölsem sever misin yeniden birini? dedim gözlerimden yıllar sonra yaşlar süzülüyordu.
O an hiç beklemediğim birşey oldu.
- Ölürsen bir gün senin üstüne senin yokluğunu getirir onu severim Nehir,
giderim seni ilk gördüğüm yeri severim, yetmezse  bana ilk güldüğün anı severim, beni beklerken durduğun yeri severim, gidersen senden geriye kalan ne varsa bende bulur onu severim, dedi arkamdan bir ses. Bu sözler Ozan Manas'ın Hatırımda bir sen kaldın şarkısında Züleyha'ya söylenen sözlerdi. Ve bu sözleri söyleyen ses benim sevdiğim adamdı.
Arkamı bir anda dönünce karşımda Uraz'ı gördüm. Önce hayal sandım ama Burak ve Sude'de buradaydı.
Sude ağlayarak bana bakıyor. Burak kahkaha atıyordu Sude'ye sarılarak.
Uraz'a baktım heyecan ve korkuyla;
- Yaşıyorsun, kimse bana inanmadı. Yaşıyor dedim inanmadılar Ur-dediğim an dudaklarının imzasını attı dudaklarıma. Sonra eğilip;
- Benimle evlenir misin kayıp şehrim?
- Uraz
- Efendim kayıp şehrim?
- Forever yes, my hopeles truth...
(Sonsuza kadar evet, Umulmaz gerçeğim...)
Evlilik teklifim gerçekle hayal olacak kadar güzel olmuştu. Uraz sürekli sarılıp kokumu içine çekiyordu.
Herkes vardı en güzel günümüzde;
Burak, Sude, Rüya, Berk gibi en yakın arkadaşlarımız.
Herkes dağıldıktan sonra Uraz ile baş başa kaldık. Biraz birbirimizin sessizliğini dinledikten sonra;
- Niye yaptın bunu Uraz?
- Neyi aşkım?
....

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
UMULMAZ GERÇEKWhere stories live. Discover now