48

48K 2.8K 192
                                    

Elindeki kalemi parmaklarının arasında çevirirken göz ucuyla arkdaşına döndüğünde onu yine telefonda mesajlaşırken buldu.

"Ergen oğlanlar gibi kızarmışsın pezevenk." Dedi alayla. "Gören de ömründe ilk defa kadın gördün zannedecek."

Esasında kendisi de sevgilisiyle mesajlaşırken arkadaşından pek hallice olmuyordu. Sadece yüzü değil, kalbi bile ateşten bir ormana dönüveriyordu sanki.

"Sen yine neden bana sardın?"

"Sana sarmadım. Olanı söylüyorum."

"Yaklaşık bir saattir cehennem zebanisi gibi dikildim başıma. İşin gücün yok mu lan?"

"Yok." Akif'in canı sıkılmaya başladı. Kalemi masanın üzerine doğru yuvarlayıp uzun parmaklarını kısacık kesilmiş olan saçlarının arasına daldırdı ve etrafı mor halkalarla çevrilmiş gözlerini sıkı sıkı yumdu. Başının ağrısı yeterince moralini bozmuyormuş gibi uyku bozukluğu yine başlamış, gecelerini zehir etmişti. Düşünmek istemediği halde zihninde dolaşan her bir anı, kulaklarında uğuldayan sesler yorgun düşürüyordu bedenini. Savaşabilecek kadar dayanıklı olsa tüm gücüyle direnecekti de işte, yapamıyordu. Üstelik şimdi gücünün büyük bölümünü Leyla'nın yokluğu ile baş etmeye adamıştı.

"Senin sevgilin var farkında mısın? Gitsene yanına."

Yasin telefonun ekranını kapatıp tüm dikkatini karşı koltuğunda uyuklayan rütbece üstü, psikolojik olarak ise yerin dibinde olan adama verdi. Uzun yıllardır tanışıyor olmasalar Akif'in bir tımarhane kaçkını olduğunu düşünürdü şu haliyle.

"Ayrıldık." Diye mırıldandı biraz sonra arkadaşı. "Leyla ayrıldı benden."

Biraz düşünmek adına düşüncelerini toparlamaya çalıştı genç teğmen. Yasin'in kaşlarını çatmış haldeki meraklı bakışlarına, görmesine gerek yoktu, verecek cevap arıyordu içinde. Neden? Demesini bekliyordu. Ne oldu?

"Oğlum bizim kaderimiz mi lan bu?" Yasin'in sesi sakindi. "Nişanlanırız, terk ederler. Evleniriz, terk ederler. Sevgili yapalım deriz, terk ederler. Bu sefer sebep ne?"

"Anlayabildiğim kadarıyla aynı. Asker olmam."

"Teröristler bu kadar dert etmemiştir şu kamuflajı giyiyor olmamızı."

Güldü Akif. Leyla bir düşman olsaydı, canını söker onun ellerine verirdi. Başkaydı o. Her şeyden, herkesten başkaydı.

"Haklı, Yasin. Gecemiz yok, sabahımız yok. Gel dese gidemiyoruz, acil dese koşamıyoruz."

"Öyle." Dedi Yasin. "Öyle de Leyla asker olduğunu bilmiyor muydu? Biliyordu. Bence başka bir sebep vardır sana söylemediği."

Oturdukları odanın kapısı açılmasa Akif arkadaşını cevaplayacaktı. Birlikte gelen kadına döndüler. Yasin'in annesi Meryem Hanım gülümseyerek bakıyordu onlara girişte. Sadece Yasin'e değil, Akif'e de anne olmuş bu sevimli kadın her gülümsediğinde çiçekler yeşeriyordu.

"Pasta hazırmış. Arkadaşları da gelir birazdan."

"Tamam." Akif ayaklandı. "Ben bir saat kadar oyalarım Helin'i. Yeter mi hazırlanmanıza?"

"Yeter oğlum."

"Bende pastayı alıp geleyim. Anne süsleme işi sende. Birazdan Tuğbalarda gelir zaten."

Akif, arkadaşının Tuğba derken sesinin nasıl heyecanla titrediğini fark etsede dalga geçme işini sonraya saklayarak montunu giydikten sonra odasında boyama yapan Helin'in yanına gitti. Leyla geldiğinde karşılaşmak istemiyordu. Mesajlaşırken soğuk olmasını kaldırabilirdi ama gözlerinde görmek... Mümkünse bu karşılaşmayı geciktirebildiği kadar geciktirecek, doğum gününden de erkenden ayrılacaktı.

"Hazır mısın güzelim?" Masanın kenarına çöktü ve Helin'in koşup sarılmasına izin verdi. Böyle mükemmel bir çocuğun senden olması mucize, demişti Helin ilk doğduğunda Yasin'e. Arkadaşı tam bir ay küsmüş, yüzüne bakmak şöyle dursun verdiği selamı dahi almamıştı. Ne yapabilirdi ki? Bu ufaklık görüp görebileceği en güzel çocuktu. Yasin ise.... Yasin'di. Dümdüz Yasin.

"Hazıyım amca."

Kızı kucakladı beklemeden. Girişte bekleyen babannesi montunu, şalını ve botlarını giydirdikten sonra dikkatli olmalarını tembihleyerek uğurlamıştı. Uykusu vardı Akif'in. Kafasını toparlamakta zorlanıyordu. Yine de Helin'i oyalama görevi kendisine verildiğinde seve seve kabullenmişti. Birlikte lojmanların olduğu kısımdan çıkıp otoparka ilerlerken küçük kızın kapşonunu örttü. Kars'ın bitmek bilmeyen soğuğu yüzünden doğum gününde hasta olmasını istemiyordu.

"Amca, Leyla ablam da gelse ya."

Helin kollarını boynuna sıkı sıkı sardıktan sonra kısık sesle mırıldanınca derin bir nefes alması gerekmişti.

"Başka zaman gelecekmiş."

Ancak ikna olacak gibi değildi yeğeni.

"Olmaz." Dedi sert bir sesle. "O senin kız aykadaşın değil mi?"

"Sen nereden biliyorsun bakalım bunları?"

"Çizgi filmden."

"Leyla benim kız arkadaşım değil, küçük hanım. Ve bizimle gelmeyecek."

"Cemye abla yüzünden mi? Ben okuldayken de gelmişti."

Akif kaşlarını çattı bir anda. Başını geriye çekip kızla göz göze geldiğinde onun ciddiyetle kendisini izlediğini gördü.

"Ne zaman geldi?"

"Hani geçen sen bize geldin ya. O gün. Sevgi abla beni tuvalete götüyüyken göydüm. Leyla ablamı ağlattı. Sen onu mu seviyoysun? "

"Nereden çıktı bu?"

"Leyla ablama öyle dedi çünkü. Sevgi abla da komik biy şey dedi ona." Biraz düşündü Helin. En sonunda hatırlayınca gülerek amcasına daha çok sokuldu. "Dili kopasıca kaya çalı."

"Kaya çalı ne demek amca?"

Adını bile duymaya tahammül edemediği eski nişanlısı yüzünden Leyla'nın bir kez daha ağlamış olması tüm sinir hücrelerinin gerilemesine neden oldu tabii. Ne yapmaya çalışıyorsa artık karşılığını alacaktı. Anlaşılan güzel dille anlatmak onun anlaması için yeterli olmamıştı, daha net söyleyecekti. Daha önce söyledikleri kadına yetmemişti. Seninle anlaşmıştık. Ona aşık oldum. Demişti. Beni bırakan sendin. Bu anlaşmayı bozan da sendin. Sana karşı yanlış bir şey yapmadım. Kalbini kırmadım. Bana yaptığın hiçbir şey için karşına dikilmedim. Ama eğer Leyla bir daha üzülürse pişman olursun. Leyla senin yüzünden acı çekerse bambaşka bir Akif olurum, Cemre.

Korkuyor görünmüştü o zaman genç kadın. Akif'e döneceğine dair içten bir söz vermiş, Leyla'nın yanından dahi geçmeyeceğini söylemişti. Ama gel gör ki karşısındaki Cemre'ydi ve o hep istediğini almak için savaşırdı. Şimdilik bu meseleyi, önce sevgilisiyle arasını düzeltecekti, rafa kaldırmayı daha doğru bulmuştu.

"Boşver sen. Demek Cemre okula geldi? Babandan güzel olduğun kadar akıllısında. Bu işi çözersem dile benden ne dilersen."

"Cafey'le,"

"Cafer'siz bir şey."

"Of amca! Şekey al o zaman."

"Sensin şeker zaten. Alırım tabi. Şimdi Leyla ablana gideceğiz. Diyeceksin ki ben gelmek istedim, amcamı zorladım. Tamam mı?"

Nihayet arabaya geldiklerinde Helin'i arka koltuğa oturtup kemerini taktı dikkatlice, sonra sürücü koltuğuna geçip aynadan onu izlemeye başladı.

"Ay ikimiz takım mı olduk?"

"Öyle sayılır. Kabul edersen. Anlaştık mı?"

"Anlaştık amca."

Ve böylece dünyanın en uyumsuz ve beceriksiz takımı kurulmuş oldu.

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin