76

39.8K 1.9K 275
                                    

"Senin bu kuzen nasıl birisi?" Diye sordu Sevgi elindeki fındığı ağzına atarken. İyice sarıldığım şalın altından omuzlarımı silkeledim.

"İyi işte."

"İyi işte mi? Bu kadar mı?"

Antalya'da yaz akşamları o kadar güzel oluyordu ki bir an mesleği bırakıp bırakmamayı düşünmeye başlayacağım diye korkuyordum. Ilık ılık esen rüzgar tenimi okşuyor, salık bıraktığım saçlarımdan birkaç tutamı alıp götürmek istercesine kendi yönünde savuruyordu. Evimiz klasik bir köy evi olduğu için bahçedeki çiçeklerin, güllerin, meyvelerin, babamın domateslerinin, nanelerinin ve reyhanlarının kokusu birbiri ardına doluyordu ciğerlerime.

"Ne duymak istiyorsun aşkım?"

Kızlarla beraber çardakta oturmuş çay içiyorduk. Büyükler çoktan yatmaya gitmiş, bizi baş başa bırakmışlardı ama annemin gitmeden önce gelişigüzel ortaya attığı fikir Sevgi'nin zihnini oyalıyordu belliki. Çekirge seslerinin uykumu getirdiğini hissedebiliyordum. Başımı tahta oturakta geriye doğru yatırarak gökyüzünde bir kraliçe edasıyla parlayan dolunayı izlemeye başladım.

"İşi ne? Yakışıklı mı, değil mi? Kaç yaşında?"

Sahi, bu çocuk ne iş yapıyordu? En son görüşmemizde bana kariyerinden yarım ağız bahsettiğini anımsar gibi oldum. Tefeci miydi? Bankacı? Hayır, tefeci olan amcamın, bankacı ise dayımın oğluydu. En son öyleydi yani.

"Pilot." Diye geveledim. Pilot değilse bile uçan şeylerle ilgileniyor olmalıydı.

"Pilot mu? Vay anasını!"

"Ve otuz yaşında."

Akif'im ile yaşıttı.

"Benden büyükmüş."

"Akif'de benden büyük, ne olmuş?"

Tuğba çay bardağını masaya bırakıp kızıl saçlarını geriye doğru taradı.

"Yasin benden küçük."

"Ne?"

"Ne?"

İşte şimdi hem benim hem de Sevgi'nin dikkatini çekmişti kızıl tilki. Konu elbette sevgilisinden büyük olması değildi. Yasin'den büyükse bizden de büyük demekti ve bu kadın asla benden büyük olamazdı.

"Üç yaş." Dedi. "O yirmi beş yaşında, ben yirmi sekiz."

"E ama Helin beş yaşadı." Diye haklı bir soru soran Sevgi'yi başımla onayladım beklemeden. Yasin baba olduğunda Kerim'den küçük müydü yani?

"Erken evlenmiş. On dokuzundayken."

"Çocuk damat olmuş demiyor da!"

"Sevgi!"

Benim kardeşim bana el kadar geliyordu hala. Hoş, zeka yaşını hesaba katınca haksız sayılmazdım.

"Vay be! Allah bilir görücü usulü evlenmiştir."

Tuğba'nın sessiz kalışı bunu doğrulayan bir şeydi. Olgun bir adamdı zaten Yasin. Hiç şaşırmamıştım buna.

"Desene adamın ilk aşkı sensin Tuğba."

"Değilim." Diye itiraz etti kızıl olan. "Eski karısına karşı büyük bir saygı var içinde. Bir zaman sevmiş bile olabilir, bilmiyorum. Zaten ilk olmak gibi bir niyetim de yok. Tek olsam yeter."

"Bu hangi romandan alıntı?"

"Kobra Murat'tan." Dedim ve ikisinin de kusmasını sağladım.

"İğrenç esprilerini de al git lütfen."

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin