70 -AKİF-

36.7K 2.5K 161
                                    

"Oğlum, ablan bir şeyler anlattı." Diye söze başladı annesi nihayet. Diğerleri ile sohbet ederken bir anda mutfağa çağırmış ve başbaşa kalabilmenin bir yolunu bulmuştu.

Akif elbette daha ilk anda annesindeki değişik halleri fark etmiş, gelecek olan konuşmanın seyrini az çok tahmin etmişti. Otuz yıllık ailesini tanımıyor değildi neticede. Sema ablasının ağzında ne zaman bakla ıslanmıştı ki şimdi aralarındaki sırrı saklayacaktı? Lise yıllarında sigara içtiğini öğrenir öğrenmez babasına yetiştirmemiş miydi? İlk sevgilisini de annesine o anlatmıştı. O zamanlar bu mesele ergenliğinin ortalarında olan Akif için korkulacak derecede mühim şeyler olsada artık umursamıyordu. Ailesinden ayrılalı uzun yıllar olmuş, kendi ayakları üzerinde durmayı ve hayatını kendi kararları doğrultusunda yaşamayı öğrenmişti. Şimdi ne o ergen oğlandı ne de Leyla birileriyle tartışabileceği kadar basit bir konuydu.

"Ne anlattı?" Diye sordu elindeki su bardağını masaya bırakarak. Sırf annesi üzülmesin diye buradaydı.

"Leyla'nın evine gidiyor musun?"

"Gidiyorum."

"Hep mi?"

"Ne demek hep mi? Anne benim içtiğim su bile sayılı, izin verirler mi sence? Ayda bir belki. Onun da işi var, çalışıyor. Uymuyor zamanlarımız."

İlgisini kaybetti. Birazda Sema ablasına kızmaya başlamıştı üstelik.

"Haklısın, celallenme hemen. Bende çok sevdim Leyla'yı. Maşallah güzelde. Sadece soruyorum."

"Sorma anne. Özel hayatım çünkü."

"Akif bu kız ailemize gelin gelecek. Yaşantısı uyacak mı, uymayacak mı bilmek istiyorum."

Esasında sabırlı bir adam değildi. Öfke sorunları vardı ve uykusuzluktan çoğu zaman tahammül seviyesi sıfıra yakın olurdu. Oysa hala masanın başında sabırla oturabiliyor, canını sıkan mevzuya karşı tüm ilgisini kaybetmiş olsa dahi ilgili görünmeye çalışıyordu.

"Benim evleneceğim insan size neden uyacak anlamadım?" Dedi. "Leyla'yı çok seviyorum, anne. Yıllar sonra ilk defa rahat uyuyorsam, gülüyorsam, öfkelenmiyor, kalp kırmıyor ve sakin kalabiliyorsam onun sayesinde. Leyla sizin ailenize gelin olarak gelmiş olabilir ama benim ömrüme bahar olarak geldi. Gözünüzü seveyim bizi bir rahat bırakın."

Annesi de farkındaydı ondaki bu değişikliğin. Sevmek yaramıştı oğluna. Güzel yüzüne kan gelmişti sanki. Yinede her anne gibi endişelenmekten kendini alamıyordu. Bir kere terk edilmişti Akif. Bir daha güveni yıkılırsa asla toparlayamazdı.

"Tamam. Sen nasıl diyorsan öyle olsun."

"Öyle olacak. Ben karakola gideceğim. Yarın sabah gelemeyebilirim, işlerim var."

Ayaklandı yavaşça. Diğerlerinin itirazlarına rağmen, dayısı izin alabileceğini ısrarla belirtmişti, kendisini sokağa attığında saat çoktan gece yarısını geçiyordu. Arbasına binerken cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal alıp dudaklarının arasına götürdü. Çakmağı almak için torpidoya uzandı. Leyla'nın aldığı nemlendirici krem oradaydı. Kullanmak aklına hiç gelmemişti ama bir yerlerde ufak tefek bir kadının kendisi için endişelendiğini bilmenin yarattığı tuhaf hisle ezildi kalbi birden. Çakmağı alıp sigarasını yaktı.

Leyla.

Bir masal aleminin ortasında kalmış yaralı askerdi Akif. Dağlar vardı aşılmaz. Kötü kalpli düşmanlar, geçilmez barikatlar, yumuşamaz kalpler, uykuları katleden kabuslar, tahammülsüz insanlar, kırılan camlar, silahlar, mermiler ve sonra hepsinden çok daha yüce, çok daha elzem biri. Leyla. Sihirli elleriyle adamın yüreğine dokunmuştu o kadın. Ne dağlar kalmıştı geriye, ne kabuslar. Çiçekler açmıştı sanki. Akif yaptığı iyilikler için bu dünyada mükafatlandırılmıştı.

Leyla'nın karşısında afallıyordu bazen. O denli enerjik ve hayat doluydu ki, hayatının son dört, beş senesini ızdırapla geçirmiş biri olarak uzak olduğu bu vaziyete ayak uyduramıyordu. Sevgisini açık açık belli ediyordu mesela. Seni yatağa atacağım. Diyor ama en ufak yakınlaşmada kıpkırmızı oluyordu.

Aklına gelince İstemsizce kahkaha atarken buldu kendini. Başını koltuğa yaslayarak açtığı camdan dışarıya doğru üflediği dumanın kayboluşunu izliyordu. Çok özlüyordu Akif. Alıp yüreğine koyası geliyordu hatta. Duyduğu sevgiden korkuyordu çoğu zaman. O kadar korkuyordu ki zarar vermekten çekinerek geriye çekiliyordu. Zor adamdı çünkü, biliyordu. Askerleri komutanlarının gölgesini görseler titremiyorlar mıydı? Sert bir demir gibi, hiçbir kuvvetin işleyemeyeceği, durmuyor muydu karşılarında?

Dudağında kalan gülümseme içini huzura boyadı ne zaman sonra. Biten sigaranın izmaritini yere fırlatıp cebindeki telefonu çıkardı ve ekranı açtı. Leyla'nın güzel yüzü karşıladı onu. Dünyanın kötülüğünden çok uzak bir bakıştı bu. Saf, Sevgi dolu, biraz arsız ve çokca çocuksu.

Rehberden hızlıca numarasını bulup ararken yine aynı özlemin dayanılmaz yoğunluğunu kalbinde hissetmeye başlamıştı. Bir çift sıkı el gibi kavrıyor, alabildiğine sıkıyor, nefes almaya takati kalmadığında ise bırakıveriyordu.

"Akif?"

Dünyanın en güzel sesi miydi bilmiyordu ama otuz yıllık ömründe daha güzelini hiç duymamıştı.

"Leyla, uyudun mu?"

"Evet. Ama çok uyumamıştım."

"O nasıl oluyor?" Diye mırıldandı gülümseyerek.

"Henüz tam dalmamıştım yani. Hayırdır bir şey mi oldu?"

"Bir şey olduğu yok, telaşlanma hemen. Sesini duymak istedim."

"Bu saatte?"

"Her saatte."

Sokakta sadece küçük bir kedinin sesi duyuluyordu ki o da epey uzaktaydı. Hava tamamen kararmış, saat çoktan gece yarısını geçmişti.

"Karakolda mısın?"

"Şimdi gideceğim."

"Hmm."

Leyla'nın sesi uykulu çıkıyor olmasa konuşmayı uzatacaktı ama ona kıyamamıştı Akif.

"Neyse. İyi geceler sana. Sabah yine ararım ben."

"Kapatacak mısın hemen?"

"Uykunu böldüm. Yarın işe gideceksin."

"Olsun. Seninle konuşmak istiyorum."

"Leyla?"

"Efendim?"

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"

"Hıhım. Bende seni çok seviyorum."

"Leyla?"

"Efendim?"

"Biz yarın evlensek ya hemen."

"Ay gece gece kudurdun mu Akif? O ne demek?"

Güldü Akif. Leyla'nın uykusu açılmıştı işte.

"Aynen. Nikahı basayım diyorum."

"Olmaz. Ailemin kalbi kırılır. Haram."

"Yavrum sen helal haram bilir miydin? Yoksa bu kavramları işine geldiği gibi mi kullanıyorsun?"

"Biliyorum tabii kerkenez. On buçuk yıl kuran kursuna gittim ben."

"Buçuk ne alaka?"

"Kursu kapattılar."

"Niye?"

"Satmışlar. Sonra yerine tekel bayi açtılar biliyor musun? Hatta ben birgün kapandığını unutup tekele gittim. Nolduysa ondan sonra oldu bana."

"Şaşırmadım desem?"

"Bende şaşırmamıştım Akif. Hocanın kardeşi vardı bir tane. Zemzem içiyorum diye rakı içiyormuş. O satmış ablasından gizli. Öyle işte."

"Ne insanlar var görüyor musun? Bu konuyu buluştuğumuzda daha detaylı konuşalım mutlaka. Şimdi uyu lütfen. Sabah zor uyanıyorsun zaten. Bende gideyim artık. Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum anadolu kaplanım, gece kartalım."

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin