67

39K 2.1K 185
                                    

Akif'in boynuna sakladığım yüzüm nefessizlikten morardığı sırada Tuğba'nın çalan telefonunun sesi dağıtmıştı kasvetli havayı. İzin isteyerek dışarı çıktığını açılıp kapanan kapı sesinden anlamıştım. Nihayet sakinleşebildiğimde başımı geriye çektim ve gözlerimi kuruladım elimin tersiyle.

Benim sakinleştiğimi görünce,

"Artık gidelim biz." Dedi Akif'in annesi. "Hatice bizi bekliyordur. Çocuklar bizden önce varırsa yorarlar kadını."

Yasin memnuniyetle gülümsedi kadına ve elinde çevirdiği kalemi masaya bırakarak ayaklandı.

"Bende akşama geleceğim."

"Bizimki izin vermiyorsa söyle çekeyim kulağını oğlum."

Kadının bizimki diye bahsettiği kişinin karakol komutanı olduğunu anlamıştım ama insan kardeşi bile olsa koskoca komutanın kulağını mı çekerdi yahu? Gerçi bende hiç tanımadığım görümcemi dövmüştüm.

Ağlama, ağlama... Akma ulan gözyaşı.

"Estağfurullah. Emir, demiri keser biliyorsun."

Hepsi baş sallayarak onayladı manevi abimin haklı sitemini. Müstakbel kayınvalidem oğlu gibi gördüğü Yasin'e sevgiyle bakıyor, görümcelerim ayaklanmış hazırlanıyor, Akif sessizce olanları izliyordu. Taki Sevgi salağı durulan atmosferin içine edene kadar.

"Emir kim?" Diye de sordu hatta. Bana görümcemi dövdürttüğü için onu asla affetmeyeceğim gerçeği yüzünden yaptığı salaklığa gülmemiş olmam büyük bir avel olduğunu düşünmeme engel değildi. Yasin'in acıyan bakışlarıyla karşılaştım. Akif kahkaha attı. Ağlamaktan yakışıklı baterist davuluna dönen gözlerim kapanmıştı da sevgilimin müthiş gülüşünü görüp bayılmamıştım Allah'tan.

"Lafın gelişi." Diye açıklayan Sema abla olmuştu ne zaman sonra. "Öğretmen değil misin sende?"

Eğer konuşmaya yüzüm olsaydı Sevgi'nin uğraşılmayacak bir insan olduğunu söylerdim. Muhtemelen ortamı yumuşatmaya çalışıyordu kendince de diğerleri onu tanımadığı için ciddiye almışlardı.

"Öğretmen olmamın emirle ne alakası var?"

"Emir demiri keser sözünü hiç mi duymadın? Askerler çok sık kullanır."

Sevgi'nin o an birazcık düşünmüş olmasını isterdim lakin o, tüm nefretlik tuşlara basmış gibi kinle izliyordu görümcemi. En nefret ettiği şeydi küçümseyen bakışlar. Birine karşı tavır aldıysa kolay kolay yumuşamazdı arkadaşım. Ve görünen o ki sevgili görümcem onun gözünde halledilmesi gereken bir düşmandı.

"Ben daha askerlik yapmadım."

"Espiri mi bu?"

"Güldürmedi mi?"

Allah'ım. Akif'in koynunda beş saat ağlasam ancak kendime gelirdim sanırım. Başka türlü bir terapi beni ayağa kaldıramazdı ya.

"Neyse ne kızlar. Kalkın haydi. Yasin oğlumu lafa tuttuk."

Yavaşça kalktım bende. Akif ailesi yanımızda değilmiş gibi büyük bir rahatlıkla elimi tuttu hemen. Utanarak geriye çekmeye çalışmam ise sadece beyhude bir çabadan öte gidememişti. Gözlerim başka biri fark etti mi acaba diye kalabalığa kayınca annesinin ellerimizi izlediğini görüp dahada kızardım. Kadının ne düşündüğünü anlayamamış olsam bile memnun kalmadığını biliyordum. Berbat bir tanışma, berbat bir ilk sohbet ve berbat bir gündü.

Elini dahi öpemeden kızını dövdüğüm için zaten eksilerdeydim. İyice moralim bozuldu. Onlar önden çıktı dışarıya, arkadan biz Yasin'e veda ederek çıktık. Tuğba koridorda telefonla konuşuyordu. Bizi görünce kapatıp yanıma gelmişti.

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin