Bölüm 6

8.5K 457 136
                                    

Lumiere beni şirketin otoparkında, bıraktığı yerde karşıladı. Kapımı açıp binmem için yardımcı oldu. İşi de olsa kibarlığına teşekkür edip arabaya bindim. Koltuğumda yerleşirken öndeki karaltı ile başımı kaldırdım. Lumiere arabaya binmemişti. Adam ön koltuktaydı. Üstündeki kapüşonlu siyah sweatin şapkası kapalıydı ama Adam olduğunu biliyordum. Baharat ağırlıklı sert parfümü arabayı esir almıştı.

"Biliyordun," dedi tükürür gibi. "Biliyordun ve bana söylemedin."

"Fırsat mı verdin?"

Ani ve hızlı bir şekilde bana dönerek, "Güzel ağzından birçok kelime çıkabildi ama bunu söylemeye fırsat vermedim, öyle mi?" dedi.

Yutkundum. "Dikkatimi dağıttın."

Yüzünün açıkta kalan kısmında dudağı yukarı kıvrıldı.

"Sonra da uyuya kalmışım zaten. Ayrıca bildiğini düşündüm. Babanın beni ciğer parçası gibi kedisinin önüne fırlatacağını düşünmedim."

Gözü kısıldı. "Ne dedin sen?" diye fısıldadı.

"Bildiğini düşünüyo-" sertçe açtığı kapı ile sözüm yarıda kesildi.

Şoförün arkasındaki koltukta oturuyordum. İndiği gibi diğer arka kapıyı açtığında o arabaya binmeden ben indim. Açtığı kapıyı kapamadan bana baktı ve gülmeye başladı. Otoparkı dolduran kahkahası içimi gıdıkladı. Kollarını aracın tavanına yasladı. Gülüşü söndü.

"Bin."

"Binmem," diye soludum.

"Arabaya. Bin."

"Bin-mem."

"Güzelim. Beni tekrarlatma."

Bindim. 

"Şimdi tekrar söyle," dedi.

"Neyi?"

"Babamın seni bir ciğer parçasıymışsın gibi kedisinin önüne attığını."

"Ah, ben-"

"Sanırım bu cümledeki kedi ben oluyorum," derken kalkan kaşını gördüm.

Derin bir nefes verdim. Aklım durdu ve ne söyleyeceğimi bilemedim. "Sarman bir kedi," çıktı ağzımdan. Yutkundum. Ben duymamış olmasını dilerken kıkırtısı kulaklarımda çınladı. Elleri belimi buldu ve beni kendine çekti. Neredeyse kucağında oturur bir haldeydim. Bir eli belimde kalırken diğer eli dizimden eteğimin altına doğru yol aldı. İç çamaşırı giymediğimi bilen bir dokunuştu bu.

"Bulamadım," diye fısıldadım.

"Biliyorum," dedi. Gözlerim arabanın zeminine bakıyordu. Onunsa cam gözü de gören gözü de üstümdeydi. Hissediyordum.

"Bu sorunu çözeceğim," dediğinde başımı yerden kaldırıp saçlarının ve kapüşonun izin verdiği kadarı ile yüzüne baktım.

"İç çamaşırımı mı?"

"Onu dün çözdüm, güzel," dedi sırıtarak. Çenesi ikimiz arasında ileri geri hareket etti. "Bu sorunu çözeceğim. Evlilik olmayacak. Nereden geldiysen oraya gidebilirsin."

"Bay Eric ve babam bir anlaşma yaptı."

Başını iki yana salladı. "Hiçbir kadın iki erkeğin anlaşmasına malzeme olmamalı. Buna izin vermeyeceğim." Dudaklarından kısık bir gülüş kaçtı. "Hayatın boyunca bu yüzü görmeyi hak etmiyorsun. Kimse etmez."

Belimdeki ve bacağımdaki tutuşu yok oldu. Ben dediklerini sindirip ağzımı açamadan arabadan indi ve beni kalan kokusu ile bir başıma arabada bıraktı. Adam babasının fikrini değiştirebileceğinden çokça emindi. Ben bu fikrin dönülmez olduğunu düşünüyordum. Eric de en az oğlu kadar inatçıydı. Ne en azı, Adam'a bin basardı inadı, duruşunun netliği! Bu evlilik gerçekleşecekti ve ne Adam ne ben bunu değiştirmek için bir şey yapamayacaktık. Yapmak istediğimden emin de değildim. Bu hayata bir şans vermek istiyordum. Şansım olsun istiyordum. Dakikalar sonra Lumiere arabaya bindi ve beni Adam'ın evine getirdi. Evin önünde durduğumuzda,  "Bay Adam sizi burada gördüğünde biraz şaşırabilir," dedi sıkılarak.

"Haberi yok mu?"

"Hayır. Sizin için bir suit tuttu fakat Bay Eric burada kalmanı-"

"Bay Eric için çalışmadığını sanıyordum?"

"Ben bu aile için çalışıyorum hanımefendi. Sabah Bay Adam sizi suite bırakmamı söyledi fakat şirkette Bay Eric eve getirmemi istedi. Bay Adam otoparktan çıkarken hiçbir şey söylemedi. Yani teknik olarak son söyleneni dinledim," deyip gülümsedi.

"Lumiere."

"Evet?"

"Gelecekte olur da sana benim sözüm üzerine söz söylenirse, o sözü dinlemeden önce bana söylemeni istiyorum."

"Anlaşıldı," dedi başını sallayarak.

"Eşyalarım burada mı?"

"Evet. Getirdim. Hepsi bagajda."

"Güzel. Bana bir telefon gerek."

Kaşları çatıldı.

"Bir telefonum yok Lumiere." Her zaman gereksiz olduğunu düşünmüş, bu teknolojiden uzak durarak özgürlüğüme sarılmıştım.

"Bay Adam'ın çalışma odasında yedek bir tane olması gerekiyor. Bayan Potts size yardımcı olacaktır."

"Hayır. Adam'ın olan bir şeyi Adam'ın odasından sormadan alamam. Sana kartımı vereyim. Bana bir telefon al. Olur mu?"

"Tabii, olur."

"Lumiere?"

"Evet?"

Her sorum ile arabadan bir türlü inemeyen Lumiere sabırla yüzüme baktı.

"Bayan Potts da kim?"

"Bay Adam'ın aşçısı. Bir zamanlar bakıcılığını da yapmış. Şimdi sadece aşçılık yapıyor."

"Dün evde kimse yoktu."

"Herkes haftada iki gün, bazen üç gün izinli olur ve Bay Adam evde tek kalır."

"Herkes? Başkaları da mı var?"

"Tabii. Hepsi ile bugün tanışırsınız."

Başımı iki yana salladım. "Beni otele götür."

Afalladı bir an, "Ama hanımefendi-" derken lafını böldüm.

"Kalabalıktan hiç hoşlanmam Lumiere. Tanımadığım kalabalıklardan hiç hiç hiç hoşlanmam." Gerginliğim sesimi yakıp kavurmuştu.

Gülümsedi. "Merak etmeyin hanımefendi. Ev
kalabalık değil."

Arabadan indi ve kapımı açarak benim de inmeme yardımcı oldu. Kapının önünde öylece durup eve bakarken, "Bay Adam ile tahmin ettiğimden, demek istediğim beklediğimden daha çok benziyorsunuz," deyip bagaja yöneldi.

Cevap vermedim. Bir bir bavullarımı indirdi ve kapının önüne taşıdı. Kımıldamadım. Kimseyle tanışmak istemiyordum. Ya beni sevmezlerse? Ya rahatsızlıktan başka bir şey olmazsam onlar için? Düşüncelerim korku doluydu ve beynimi kemiriyorlardı. Sadece Adam'ken onunla bir şekilde baş edebilirdim. Adam ve Lumiere'ken her şey daha kolay olabilirdi fakat şimdi adını da sayısını da bilmediğim insanlar listesi vardı önümde.

Sevilmemeye, istenmemeye kendi evimde alışmıştım. Benzer bir muameleyi burada da görmek istemiyordum.

Yeni gelen takipçilerim ve okuyucularım var🥳 bazılarınızın Khalida'yı da okuduğunu görmek beni çok sevindirdi🥲 geçen bölümde Khalida'nın okuyucularını öptüm, yenileri öpmedim diye azar işittim🙂 bugün hepinizi öpüyorum 😋 umarım beğenerek okuyorsunuzdur 🤞🏼

26.11.23 düzenlendi

Çirkin Güzelliği (+18)Where stories live. Discover now