3- YIKILIŞIN BAKIŞLARI

285 33 29
                                    

Mc; Cem Adrian - Kül

Boşluk gibi soluduğum nefesler. Kuytu köşelerin bekçileri, fare kovalar gibi yemek ararken soğuk terler döküyorduk. Yanımdaki yarısı çıplak arkadaşımın tiz sesi ile ona baktım.

"Meriç!"

Ona bakarak gülmeye başladım. O ise bana öfkeli bakışlar atıyordu. "Saçmalama elindeki sakinleştirici." Kaşlarını kaldırarak elindeki UTAŞ UTS-15'in mermilerine baktı. Sakinleştirici oklarına baktı. Tam bir... neyse.

"Gerçekten öldüreceksin bir gün beni." Kendi kendine mırıldanmaya devam etti.
"Hadi arka kapıya." Hızlı dımlarla arka kapıya ilerledim. Topukluların tok sesini duymamla arkama kaçamak bir bakış attım. Gayet düzgün koşuyordu, sanki spor ayakkabı. Köşeyi dönünce kapıya ulaştık.

"Evet nasıl açacağız?"

Arka cebimdeki anahtarı çıkardım. Sağ elimle anahtarı kaldırdım. Şaşkın suratına bakarak sırıttım.

"Sen, ne zaman?"

"Burada bir adamım vardı."

Kısa açıklamam ardından konuşmadı. "Güvenlik yarım saate burda olur." Duyumlara göre güvenliğin burada olması gerekiyordu. Aldığım bilgiyi teyit ettirmiştim. İçeriye girdim Narin'de peşimden geldi, topuğumla kapıyı kapattım. Kaşlarımı kaldırarak ona döndüm. Bir bilgiyi benim bilme lazımken o biliyor. Telefonun farını yüzüne tuttum.

"Nerden biliyorsun?" Diye sordum. Ellerini yüzüne siper ederek saklandı. "Akay onunla yatıyor çünkü." Gözlerimi devirdim. Telefon farını yüzünden çektim. Cidden Akay bu kadar basitleşmiş olamaz. Eski liseyi ve Akay'ı düşününce hayatta bir güvenlikçi ile yatacağına inanmıyorum. "Akay'ın götü pahalıdır. Kesin başka boklar peşinde." Narin'de beni onayladı. Bir çok kez geldiğim bu bankada kasayı bulmak zor değil. Kasanın girişinde durduk. "Meriç ne yapacağız?"

"Paraları alacağız ne yapabiliriz? Soyguna geldik!" Bazen beni hasta ediyor. Bu kadar saf olmamalı. Hızlıca kasa şifresini denedim. İlk denememde kırmızı bir ışık yandı. İkinci kez denedim ve yine aynısı. Bunun gibi bir kaç şifre daha denedim ama şifre değiştirilmiş. "Siktir!" Sinirle arkamdaki masaya tekme attım. Masa yere devrilirken kağıtlar ve dosyalar etrafa saçıldı.

"80!"

Sinirle bana bağıran Narin'e döndüm. "Ne?"
Bakışları soğuk duvarken "şifre 80!"

"Ne alaka o kadar salak değil heralde? Hem sen..."

"80 işte Meriç eminim!"

Sinirle elimi kaldırdım ve kasayı gösterdim, girmesi için. Ürkek adımlarla kasaya yaklaştı ve şifreyi girdi. Saniyeler beni gereken bir kayış sesi, ardından demirlerin sürtünmesi ve kasa açıldı. Şaşkındım gerçekten. Beni arkasında bırakıp içeri girdi. Kafamdaki soru işaretleri ile peşinden gittim. Yanımıza aldığımız torbalardan birini ona uzattım. Desteklenmiş paraların enfes kokusu burnumu doldurdu. Her taraf renkli renkli paralarla doluydu. Paraları torbaya tıkmaya başladık. "Paraları ne yapacağız?"

"İgor'u hatırladın mı üniversiteden?" Başımı olumlu anlamda salladı. "Ona vereceğim boşa gitmesin." Sonrasında sesizce paraları topladık. On torba kadar para aldık. Paraları bagaja yükledim. Sakinleştiriciye ihtiyaç kalmadığı için onu da bagaja attım. Diğer beyzbol sopasını alıp Narin'e uzattım. Tereddüt ederek sopayı aldı. Bense mavi sopamı omzuma dayadım ve bankaya adımladım. Asıl gösteri şimdi başlıyor. İçeriye girince gözüme bir masa kestirdim. Hızlıca masaya ilerledim ve sopayla bilgisayarı parçalamaya başladım. Masaya tekme atıp diğerine geçtim. Narin'e döndüm "Boş durma bence." Beni bekletmeden cam kapıyı alaşağı etti. Büyük ve kırık bir kahkaha attım. Elime gelen herşeyi vurmaya başladım. Nefesim kesilecekken içimdeki yıkım arzusu hala tazeydi. Bastırılmayan duygularımı dışa vuruyor özgürlüğün kanatlarını koparıp kendime ait kılıyorum. Daha kanatları çırpmadan büyük bir gürültü kanatlarımı alıp yok ediyor.

BERMUDA +18Where stories live. Discover now